Bir Başkadır Çanakkale'nin Rüzgarları
Çanakkale şimdilerde dingin, sessiz... Tepelerinde ulu rüzgarlar çağlasa da, derin bir sakinlikte uzanıyor boğaz boyunca. Öyle çok savaş, öyle çok kan var ki tarihinde, aldığımız her nefeste borçluyuz biz bu topraklara!
Şairler "Tanrıların oyunu" diye yazmış, Akha ordusunun Troyalılara karşı başlattığı acımasız savaşı anlatırken. Tanrı Zeus'un aşkı ve gücünü kaybetme korkusu, Akhilleus'un dinmeyen öfkesi, Nifak ve Kavga Tanrıçası Eris'in intikam hırsı, Aphrodite'in Paris'e oyunu, yiğit Hektor'un sonunu bildiği halde verdiği mücadele, nice kaybedilenler, yakılan, harap edilen bir kent ve parçalanan hayatlar... Nitekim, savaşın sonunu Tanrılar belirlemiş. Doğrusu, savaşın ardından kentin kutsal alanlarının da yerle bir edileceğini, insanlığın intikam ateşi körüklendiğinde sonucun nerelere varabileceğini Tanrılar bile hesap edememişler. Bu yüzden zaferinin tadına varamamış acımasız Akha ordusu. Hepsi bir bir cezalandırılmışlar Tanrılarca. Efsaneler böyle anlatıyor yaşananları.
Ya sonra? Binlerce yıl geçmiş ve kader yeniden acı bir savaş getirmiş bu topraklara. Hikaye içinde hikaye, tarih içinde tarih yazılmış Çanakkale'de eskiden yeniye... Kendilerini Akhalar gibi gören müttefik orduları Türk topraklarına saldırmış aynı küstah ruhla. Bu kez de Mustafa Kemal ve canını siper eden ordusunun kahramanlığı ulu bir destan yazmış. Bize bugünlerimizi armağan etmiş o çetin savaşlar!
"Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak.. Bir devrin battığı yerdir!" dizeleri kazınmış bu kez Çanakkale'nin altın kalpli topraklarına. Yeni bir efsane doğmuş ve yücelmiş ulu rüzgarlarla.
Cesaretin kurnazlıkla çarpışmasına... Meydan okumalara... Kahramanlıklara sahne olmuş bu topraklar. En sağlam taşlar, surlar, saraylar yıkılmş da, insanların hikayeleri dipdiri kalmış yüzlerce yıldır. Rüzgarlar taşımış bize onları... Anadolu kahramanlarının asaletini yüklenmiş Çanakkale rüzgarları. Serin, sert, kesif rüzgarlar...
"Troya zenginliğini rüzgarlarına borçludur" diye yazar tarihi arşivler. Doğrudur. Mevsim geçişlerinde Boğaz'da fırtınalar koparan Rüzgar Tanrısı, Troya halkını hiç yanlız bırakmamıştır. Boğaz sularını tanımayan yabancı ticaret gemileri deniz seyahatlerini tamamlayabilmek için ya Troyalılardan rehberlik alır ya da burada konaklayarak sert mevsimin bitmesini beklerler.
Korkusuzca vatan toprağını savunan Mustafa Kemal ve Türk askerlerine de sahip çıkmıştır bu rüzgarlı tepeler. Çanakkale sırtlarında çok ağır bir imtihan verilmiştir. Dünya ülkeleri buna şahit! “Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler” demiş Winston Churchill. Yiğitçe kazanılan mücadeleler için kelimeler hep kifayetsiz kalır bilirsiniz. Çanakkale rüzgarlarında da tarif edilemez bir ağırbaşlılık, kararlılık hissedersiniz. Öyle ya; önü, arkası, çevresi tarihle bezenmiş, kahramanların ruhunu taşıyan bu topraklarda dönek ve şaşırtıcı rüzgarlar bulmak ne mümkün!
Seddülbahir, Kumkale, Conkbayrı, Gelibolu... Troyalı, Anadolulu... Kıyıdan kıyıya uzanır burada tarih... Her adımda yüzünüze serin bir rüzgar değer. Saçlarınıza uzanır. Usulca tarihi fısıldar kulağınıza... Yolunuz düşer, buraya gelirseniz, yavaşlatın adımlarınızı. Sonra durun ve dinleyin. Uzun uzadıya.. Bırakın aksın gözlerinizden yaşlar... Kahramanların toprağındasınız. Can kulağıyla dinleyin. Bu rüzgarların sesinde çağlayan bir kültür mirası var!..
Çanakkale ruhuna saygı ve minnetle...