İstanbul’u Yaşıyorum! /1

kariye müzesi, parekklesion kubbe, erkeoloji, müze, museum, istanbul, tarih, gezi, turizm, unesco dünya mirası, kültür mirası, chora, sanat tarihi

Edirnekapı'nın Müzeleri

kariye müzesi, tekfur sarayı müzesi, edirnekapı, istanbul, gezi, müze, kültürel miras, dünya mirası, unesco, istanbulun tarihi alanlarıOcak ayının son günlerindeyiz. Okullar sömestr tatilinde. Havanın berrak bir güneşle parıldadığını görünce yola düştük heyecan içinde…

kariye camii sokak, edirnekapı, istanbul, gezi, istanbulun tarihi alanları, kültürel miras, dünya mirası, unesco, kariye, choraErenköy’den Edirnekapı’ya gideceğiz. Önce Kadıköy, ardından metrobüs ile yol alıp “Edinekapı” durağında iniş, T4 Metro hattına aktarma ve “Edirnekapı” durağında iniş; en sonunda kısa bir yürüyüşün ardından suriçi mevkiindeyiz. Aktarmalı olması gözünüzü korkutmasın, çünkü çok yorucu olmayan bir yolculuk bu.

Tarihi semtlerde eski yaşanmışlıkların izleri her an karşınıza çıkabiliyor. Birbirine yaslanmış az katlı binalar, dar sokaklar içinde yükselen yokuşlar, arnavut kaldırımlar, küçük dükkanlarda hizmet veren esnaf işletmeleri ve tabi kendi haline terk edilmiş olan, benimse hiç kıyamadığım, devrinin ihtişamlı evleri… Yürüdüğümüz yolları bol bol fotoğraf çekerek ölümsüzleştirmeye çabalıyoruz. Tarihin tarihini yazmanın belki de en keyifli yanı bu… Semtte yaşayanlar dışarıdan gelen ziyaretçilere çok alışmış görünüyorlar. Dükkanlara yansıyan “Kariye” ön adları, giderek Kariye Müzesi’ne yaklaştığımızı gösteriyor. Derken çok eski bir apartman gözümüze çarpıyor. Apartmanın adı “Müze”. Yüzümüzde tatlı bir tebessüm… Ve Kariye Camii Sokak’a ulaşıyoruz.

edirnekapı, istanbul, kültürel miras

edirnekapı, istanbul, kültürel miras

edirnekapı, kariye cami sokak, istanbul, kültürel miras

 

 

 

 

 

 

 

 

Mozaiklerle Bezeli Bir Müze: Kariye

“Chora” Eski Yunanca’da “kent dışı” demek. Kelime zaman içinde “Kariye” olarak değişmiş ve İstanbullular’ın hayatına yerleşmiş. Kelime anlamı nedeniyle de bu anıt yapının inşasının 413 yılında yapılan kara surlarından önceki tarihlere dayandığı düşünülmekte. Çünkü eski kilise ve manastır Konstantin surları dışında kalıyormuş. Hemen her dönem onarımlar geçiren, çeşitli eklemeler yapılan eserin orijinal planı oldukça değişikliğe uğramış. Bugün gördüğümüz bina da 14. yüzyıldan kalma.

kariye müzesi, istanbul, chora museum, dünya mirası, gezi, unesco, kültürel mirasBinanın, döneminden çok sonra bile kendisine hayran bırakan fresk ve mozaiklerle donatılması işte tam da bu döneme denk düşer. Bugün müze olarak andığımız bu özel yapının tekrar canlanışını sarayın hazine sorumlusu olarak görev yapan Logothetes Theodoros Metokhites’e borçlu olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Kariye Müzesi bugün mozaik ve freskleriyle dünya çapında tanınıyor. Ziyaretçilerine, Doğu Roma resim sanatının son döneminin etkileyici örneklerini sunan müze; mozaiklerdeki derinlik fikri ve figürlerdeki hareketli üslubu ile “Orta Çağ'da Rönesans Dönemi'ni haber veren” üstün bir sanatsal değer taşıyor.

chora, kariye müzesi, edirnekapı, istanbul, müze, unesco, dünya mirası, mosaic, fresco, fresk, mozaik, sanat tarihiBurada yer alan mozaik ve fresk tekniklerinin kendi döneminde de oldukça önemli bir yere sahip olduğu biliniyor. Döneme damgasını vuran ve kendi adıyla adıyla anılan bir sanat akımı dahi başlamıştır: “Khora Akımı”. Özellikle çok canlı tonlar tercih edilmiş, figürlerin uzuvlarının gerçek oranlara yakın tutulması önemsenmiş ve mozaiklerdeki figürler “üç boyut” hissi verecek şekilde resmedilmiştir.

kariye, chora, museum, kariye müzesi, istanbul, sanat tarihi, arkeoloji, dünya mirası, unesco, kültür mirası, kültürel mirasAynı bölgedeki ünlü Blakhernai Sarayı’nın genişletilmesinin ardından, önemli dini törenlerde “saray kilisesi ve şapeli” olarak kullanılan Kariye, sonra da bir süre kilise işlevi görmeye devam etmiş. 1511 yılında II. Bayezid’in sadrazamı Atik Ali Paşa tarafından camiye dönüştürülmüş. O döneme ilişkin detaylar, güneybatı köşedeki minare ve ana mekanın doğusunda yer alan mihraptan ibaret. Yapı, 1945 yılında müzeye dönüştürülmüş; 1948 ve 1958 yıllarında çeşitli restorasyonlar görmüş, şu anda da restrorasyon devam ediyor. Sizin de tahmin ettiğiniz gibi, restorasyon çalışması demek, anıt alanın tamamını görememek demek. Ancak açıkça söylemeliyim ki, bu kısa ziyaret bile epey doyucuru bir etki bırakıyor ziyaretçilerde!

Buraya vardığımızda bizim ilk dikkatimizi çeken detay, yapının tamamını örten bir çatı ile muhafaza altına alınmış olmasıydı. Bu, iklim koşullarının eserler üzerindeki “aşındırıcı” etkisini önleyen başarılı bir yaklaşım. Türkiye’de bu önleme ihtiyaç duyan daha nice anıt yapı var. Darısı diğerlerinin başına diyorum…

Ayrıca, Hıristiyan teolojisinden önemli sahneleri betimleyen bu değerli müze içinde dolaşan -farklı dinlere mensup olduğu açıkça görülen- onlarca kişinin jest ve mimiklerine yansıyan hayranlık da görülmeye değer gerçekten. Mozaik ve fresco sanatının birarada ve belki de İstanbul’daki en güzel örnekleriyle bezenmiş duvarlara bakan ilgili gözler etrafa pozitif bir enerji saçıyordu… Evet dostlar, 14.yüzyıl Doğu Roma resim sanatı bu müzede döneminin bakış açısını tüm özgünlüğü ile yaşatmaya devam ediyor.

Şimdi gelin, biraz da birlikte gezinelim müzenin içinde… Kariye, naos, kuzey taraftaki iki katlı ek yapı (anneks), iç narteks, dış narteks ve güney taraftaki mezar şapeli (parekklesion) ile beş ana mimari birimden oluşuyor.

chora, kariye, müze, sanat tarihi, mozaik, fresk, fresco, mosaic, museum, istanbul, unesco, dünya mirası, kültür mirası, culturel heritageDış Narteks:  Müzeden içeri adım atar atmaz üst kısımda derin bakışlarıyla göz göze geldiğiniz Pantokrator İsa freski karşılıyor ziyaretçilerini.  Girişte ilk karşımıza çıkan mozaik iç narteks kapısı üzerindeki lunette yer almaktadır. Bu tasvirde İsa sol elinde kutsal kitabı tutarken, sağ eli ile de takdis işareti yapmaktadır. Kelime anlamıyla “kainatın efendisi” anlamına gelen bu sahne Hıristiyan ikonografisinde İsa’nın tanrısalığını vurgulamaktadır.  İsa’nın başının iki yanında “Hazreti İsa, yaşamın mekanı” ve “Khora” yazılıdır. Bu yazı ile İsa’nın İncil’de belirtilen bir özelliği ile kilisenin adı birleştirilmiştir. Sanatçı ince bir üslupla işlediği bu sahnede İsa’nın yüzündeki kırmızılığı bile detaylandırmış, sağ kulağı yukarıda yapmış, bu sayede tasvire insani değerler katmıştır. Seçilmiş kişiler başlarında sadece bir hale ile betimlenirken İsa’nın halesinin içinde daima haç yer almaktadır.

İç Narteks: Bu bölümde Tevrat ve İncil’den alınan sahnelerle, Meryem’in İncil’de yer almayan apokriflerden alınan hayat hikayesi mozaik olarak işlenmiş.  İlerlerken sağ duvarda; İsa, Meryem, İsaakios Komnenos ve Moğol Prensi Abaka Han ile evlendirilmiş olan kızı Maria resmedilmiş. Ana mekan iç kısımda; İsa Mozaiği, kucağında çocuk İsa ile Meryem ve Meryem’in ölümünü anlatan eserler yer alıyor.

sanat tarihi, fresk, fresco, mosaic, kariye, mozaik, kariye müzesi, istanbul, unesco, kültür mirası, dünya mirası, istanbul, müze, chora, museumhodegetria meryemi, yol gösterici meryem, kariye, chora museum, fresco, mosaic, mozaik, fresk, unesco, dünya mirası, cultural heritage, kültürel miras, sanat tarihi, edirnekapı, Orta Mekan: Giriş kapısının hemen üstünde, üzüntülü havarilerve kilisenin ileri gelenlerinden oluşan kalabalık içinde, seki biçiminde yükseltilmiş yatak üzerinde uzanan Meryem görülüyor. Ortada etrafını saran hale içinde İsa, kucağında Meryem’in ruhunu temsil eden bebek ile resmedilmiş. Resme arkanızı dönüp apsise doğru adım attığınızda ise, sol tarafta ayakta duran ve sol elinde açık bir kitap tutan İsa görülüyor. Kitap üzerinde “Bütün yorgun ve ağır yük altında olanlar bana gelin, size huzur vereceğim” yazılı. Sağ tarafa baktığınızda ise kucağında çocuk İsa ile ayakta duran Hodegetria (yol gösterici) Meryem’i görülüyor.

Şu anda restorasyon nedeniyle paraklesion, naos ve aneks bölümleri ziyarete kapalı ancak bu bölümlerde anmadan geçemeyeceğim oldukça önemli eserler olduğunu biliyorum. Kaynaklardan aldığım bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum:

Parekklesion: Yüksek kasnaklı kubbe ortasında Meryem ve çocuk İsa resmedilmiş. Dilimlerde ise 12 melek figürü yer almaktadır. Kubbenin pandantiflerinde 4 ilahi yazar, kubbenin altında, duvar ve kemerlerde ise Tevrat’tan alınmış bazı sahneler resmedilmiş. Kuzey duvarda, Yakup’un rüyası olan ve merdivene inip çıkan melekler; sağda, yanan çalılıklarda Musa; güney duvarda, ahit sandığının taşındığı sahne, Süleyman, İsrailler ve sağda, ahit sandığının kutsal mabede yerleştirilmesi, Kudüs önünde bir melek ve Asurluların mücadelesi yer alır.

anastasis, isa, chora, kariye müzesi, fresco, mosaic, fresk, mozaik, kültür mirası, istanbul, edirnekapı, gezi, unesco, dünya mirası, cultural heritageisa, mucizeleri, kariye, chora, mosaic, fresco, sanat tarihi, unesco, dünya mirası, cultural heritage, kültür mirası, istanbul, edirnekapı, kariye müzesiBu bölümde ayrıca İsa’nın mucizelerinin anlatıldığı sahneler de yer alır: Et, su, şarap ve ekmeklerin çoğaltılması; hastaların iyileştirilmesi;

Apsis yarım kubbesindeki freskoda; İsa’nın Adem ve Havva’yı lahitlerden çekerek çıkarmakta olduğu “Anastasis” sahnesi yer almaktadır. İsa’nın ayakları altında kırılmış kapılar, kilitler ve bağlanmış bekçi ile cehennem temsil edilmiştir. İsa’nın sol tarafında dürüst dindarlar, sağında Vaftizci Yahya ve kral peygamberler ile dindarlar grubu görülmektedir. Apsis yan duvarlarında kemer bölününde solda, dulun oğlunun dirilişi, sağda Jerius’un kızının dirilişi olan mucizeler yer alır. Üst kemer ortasında madalyonun içerisinde baş melek Cebrail resmedilmiştir.

Kariye Müzesi’nin ana mekan kaplama mermerleri de övgüye değer niteliktedir. Özellikle damarlı yapısı ile farklı figüratif desenler oluşturarak esere değer katmıştır. Mermerlerin Mısır, Anadolu, Teselya ve Marmara Adası’nda getirtildiği kaynaklarda geçer.

Kariye Müzesi’nin hemen alt kısmında Kariye Türbesi Sokak’ta Ebu Said El-Hudri adındaki sahabeye ait bir kabir alanı yer alıyor.

 

 

 

 

 

 

Yeni Rotamız: Tekfur Sarayı Müzesi

Kariye Müzesi için Erenköy’den buraya kadar yol almıştık ancak tabelalarda Tekfur Sarayı Müzesi’ni fark edince hemen yeri hakkında bilgi edindik. Hazır gelmişken; yaklaşık 10 dakikalık yürüme mesafesinde olan diğer bir müzeyi gezme fırsatı bizi çok mutlu etti.

“Tekfur” Doğu Romalı yerel yöneticilere verilen addır. Ermenice’den alıntıdır; sözcüğün aslı “taç taşıyan” anlamındadır. Osmanlı Türkçesi’nde yaygın olarak Hıristiyan hükümdarlara hitaben kullanılan bir sandır. Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devleti’nin ilk zamanlarında Tekfurlarla oldukça yoğun iletişimde olunduğu tarihi kaynaklarda belirtilir.

gezi, tekfur sarayı müzesi, edirnekapı, istanbul, kültürel miras, çini sanatı, tekfur sarayı çinileriEdirnekapı ile Eğrikapı arasında, İstanbul kara surlarına bitişik inşa edilen ve Türk kültür tarihinde “imparatorluk evi” ismiyle de bilinen Tekfur Sarayı, köklü bir geçmişe sahiptir. İlk inşa tarihinin 10. yüzyılda olduğu tahmin edilmektedir. Doğu Roma (Bizans) imparatorlarının 12. yüzyıldan itibaren sürekli kullandıkları imparatorluk sarayı Blakhernai’nin bir parçası olarak varlığını devam ettiren Tekfur Sarayı’nın; 16. yüzyılda Avrupalılar tarafından “Konstantin Sarayı” (Palatium Constantini), daha sonra ise “Porfirogenetos Sarayı” şeklinde adlandırıldığı bilinmektedir. Çevresine hâkim bir mevkide, şehir burçlarının muhafazası altında bulunan bina, eski kaynaklarda “yüksek bir saray” olarak nitelendirilmektedir.

1204- 1261 yılları arasındaki sarsıcı Latin istilası döneminde, çevresindeki yapılarla birlikte yakılıp yıkılan saray, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinin hemen ardından onarılarak çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Bu dönemden bize ulaşan Piri Reis’in çiziminde üstünde çatısıyla birlikte resmedilmiştir. Saray, 17. yüzyılda tekrar harabeye dönmüş, bazı kısımları ahır olarak kullanılmıştır. Sonraları çini fabrikası, cam imalatı ve şişehaneye dönüşmüş ve özellikle çinileriyle ün kazanmıştır. O dönemin pek çok tarihi eser inşaasında “Tekfur Sarayı çinileri” tercih edilmiştir.

20. yüzyılın başlarında dört duvardan ibaret bir harabe hâlini alan ve 1955-1970 yılları arasında geçirdiği onarımlarla yeniden toparlanan saray, özellikle çinicilik sanatının İstanbul’daki yapılanmasını geliştirmedeki başarısı ile kültür tarihimiz açısından önemli bir yere sahiptir.

Günümüzde Topkapı Sarayı’nda sergilenen ve ilgi gören Kaşıkçı Elması’nın bu sarayın kalıntıları arasında bulunduğu rivayet edilmektedir.

çini sanatı, tekfur sarayı çinileri, edirnekapı, istanbul, kültürel miras, müze, tekfur sarayı müzesi

İstanbul’un Çinileri

Sultan III. Ahmet dönemi (1703-1739) sadrazamlarından Damat İbrahim Paşa’nın geleneksel üretimleri canlandırma politikaları kapsamında, 1726 yılında, çini üretim merkezi olan İznik’ten İstanbul’a çini ustaları ve fırın planları getirtilir. Böylece, Tekfur Sarayı içinde bir çini atölyesi kurulur.

tekfur sarayı müzesi, tekfur sarayı çinileri, istanbul, edirnekapı, kültürel mirasBu fırınların yerini belirlemek üzere gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar neticesinde sarayın zemin katında, fırın külhanı bulunmuş ve içinde fırın malzemeleri, atık parçalar, sırlı sırsız çömlekler orta çıkmıştır. Diğer bir bölümde ise, daha önce kullanılıp sonradan çöktüğü anlaşılan yoğun kül tabakaları bulunmuştır. Bu kazı çalışmaları bütünüyle, Tekfur Sarayı fırınlarının sadece çini değil, sırlı ve sırsız çömlek ürettiğini de ilk kez kanıtlamıştır. 2001 yılında avluda yapılan sondaj çalışmaları sonucunda Doğu Roma dönemine ait (12.-14.yy.) amphora parçaları ile künk su boruları açığa çıkmıştır.

tekfur sarayı müzesi, çocukdostu müze, istanbul, edirnekapı, çini sanatı, kültürel mirasİstanbul’un sur dışında kalan Eyüp semtinde, 15. yüzyıldan itibaren bir “Çömlekçiler Mahallesi”nin var olduğu bilinmektedir. Evliya Çelebi de burada hem çömlekçilerden hem de çömlek satan dükkanlardan söz eder. Çömlekçiler Arkası, Arpacı Hayrettin ve Çömlekçiler isimli sokaklar Eyüp’te çömlek atölyelerinin bulunduğu bir bölge idi. Tekfur Sarayı kazı çalışmaları sırasında bu üç atölyenin de yeri belirlenmiştir. Böylece, “kaba yapılı Osmanlı üretimi” olarak tanımlanan örneklerin Eyüp üretimi olduğu kanıtlanmıştır.

Tekfur Sarayı çinilerinin kullanıldığı tarihi eserleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Ahmet Çeşmesi (tüm duvarları)
  • Ağalar Camii (caminin yanındaki mekan duvarları)
  • Mehmedağa Camii (iç yüzeyinde, İznik ve Kütahya çinileriyle birlikte kullanılmıştır.)
  • Topkapı Sarayı Harem Camii (tüm duvarları)
  • Hekimoğlu Ali Paşa Camii (cami iç yüzeyi)
  • Cezeri Kasım Paşa Camii (cami iç yüzeyi)
  • Kandilli Camii mihrabı (mihrabın tüm yüzeyi)

Tekfur Sarayı çini atölyesi, İznik’ten gelen ustalar tarafından kurulduğu için, eserlerde kullanılan motiflerin bir kısmı Klasik Dönem motif ve kompozisyonlarını gösterir. Bazı örneklerde farklılıklar daha öne çıkar. Tekfur Sarayı çinilerinde kullanılan “sarı renk” bu ayırıcı özelliklere bir örnektir.

Genel hatlarıyla sıralayacak olursak;

  • Yeşil Sırlı Bordürler (Desensiz)
  • Kabe Çizimleri (Yapıları hacimli göstermesi ve perspektif kullanımı ile önceki dönemlerden ayrılır.)
  • Lale (Daha çok buğday başağına benzeyen biçimleriyle Tekfur Sarayı Çinileri’nin en tanımlayıcı motifidir.)
  • Çin Bulutu
  • Çintemani (15.yy’da Timur ordularıyla Anadolu’ya geldiği kabul edilir.)
  • Kaplan Postu (“Pelenk” olarak da anılır. Tekfur Sarayı Çinileri’nin en belirgin motiflerindendir.)
  • Saz Yaprağı (Tekfur Sarayı Çinileri’nde yapraların iç kısımlarını da gösterecek biçimde hacimli çizilir)

tekfur sarayı müzesi, müze, çocukdostu müze, istanbul, çini sanatı, tekfur sarayı çinileri, kültürel miras

Açıkça dile getirmeliyim ki, bu müzeyi ziyaret etmeden önce çini sanatındaki İstanbul merkezli yapılanmadan haberdar değildim. Bugün çok değerli bilgiler edindim. Müzenin diğerlerine kıyasla oldukça kısıtlı bir koleksiyonu modern anlatım biçimleriyle harmanladığı interaktif sergi alanlarında sunması ve bunu yaparken küçük misafirlere de hitap ediyor olması alkışları hak ediyor. Gerçekten, bu müzede zaman oldukça keyifli akıyor! Sizlerin de çocuklarınızla birlikte burayı gezmenizi tavsiye ederim.

Dönüş yolundaki metrobus çilesini eklemezsek bugün “hiç yorulmadık” diyebilirim. Bugünkü enerjimizi kış güneşine de borçluyuz tabi… Gördük ki, Kariye ve Tekfur Sarayı Müzeleri içlerinde barındırdıkları kıymetli eserlerle ziyaretçilerini kucaklıyor. İstanbul’un kültürel mirası bu güzel semtin dokusuna işlemiş…

Tarih belki de birkaç sokak arkanızda yazılıyor. Kulak verin yeter… “Yaşayan ve yaşatan” İstanbullular’a selam olsun!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Scroll to top
error: Content is protected !!