İstanbul Anadolu Yakasının Saraylı Semti: Beylerbeyi
Boğaziçi’nin Anadolu yakasında, Kuzguncuk ile Çengelköy arasında yer alan Beylerbeyi, ismiyle de kendinden söz ettiren İstanbul’un tarihi semtlerinden biri. Üsküdar sınırları içinde kalıyor. Birinci köprünün ayağından başlayarak sahil boyunca hala yeşilliğini koruyan tepelere doğru uzanıyor.
“Beylerbeyi”, Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir eyaletin yönetiminden sorumlu olan yetkili kişiye verilen ünvan idi. Arkeolojik bulgulara göre çok daha eski çağlara tarihlenmesine karşılık semtin bu ismi alması 16. yüzyılda Rumeli Beylerbeyi Mehmet Paşa’nın bu bölgede bir köşkte ikamet etmesine dayandırılır. “Adı üstünde işte… Beylerbeyi.." diyen de çok bu güzel Boğaz manzaralı yerleşim için. Misal; kendisi de bir dönem Beylerbeyi’nde ikamet eden Haldun Taner, bir yazısında "teşrifat meraklısı, beyzade takımının oturduğu bir kibar semt" diye bahseder buradan.
Bizans döneminde “Istavros” olarak anılan bu güzel yerleşim, İstanbul’un fethi öncesinde Osmanlılar’ın hakimiyetine geçer. Mevki olarak, İstanbul’a en yakın Boğaz köylerinden biridir. Şehre yakın bir sayfiye yeri olması, kısa sürede Osmanlı ulema kesimi içindeki ününü arttırır. Zaman içinde özenle inşa edilen yapıları ve bugüne de miras kalan tarihi dokusu ile yerleşik bir "Osmanlı aristokrat semti" halini alır.
Hakkında anlatılanı da çoktur Beylerbeyi'nin. Üniversite yıllarımda duyduğum gülümseten bir hikayeyi paylaşmak isterim sizinle: “Boğaz seferini yapan vapurun kaptan Beylerbeyi iskelesinde hep vakit kaybeder. Köprü geçişine geç kaldığı için, Beylerbeyi’nin teşrifatından yakınır. Yolcular arasındaki diyaloglardan dem vurur. Biri, öbürüne, “Buyurun, efendim” diyor; öteki “Ooo, estağfurullah, önce siz buyurun” diye cevaplarken; yüksek nezaket adabı gereği kimse vapura binmiyor; ve tabi ki vapur da vaktinde hareket edemiyordur.” Günümüzde kırıntılarına bile hasret yaşadığımız o nezaket ve zarafet timsali günler ah ah…
"Saraylı Bir Semt" Mi Dediniz?..
Gün gelir Boğaziçi’nin bu güzel semtine ahşap bir sahil sarayı inşa edilir. Sultan II. Mahmut dönemi (1808-1876) ne denk gelen sarayın inşa tarihi 1826’dır. Ne yazık ki bu saray 1856 yılında yanar. Bugünkü sarayın yapımı ise Sultan Abdülaziz dönemi (1861-1876)nde gerçekleşir. Sarayın mimarı Sarkis Balyan’dır. Sultan Abdülaziz’in yaz aylarını çoğunlukla burada geçirdiği bilinir.
İlerleyen zamanlarda yabancı devlet görevlilerinin ağırlandığı bir mekan haline dönüşen Beylerbeyi Sarayı’nın, yoğun olarak 1869 yılında birbirinden ünlü konukları ağırladığı kayıtlara geçer: Fransız İmparatoru III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugeni, Avusturya-Macaristan İmparatoru Joseph, Prusya Veliaht Prensi Frédéric Guillaume Nicola Charles ve İtalya Veliahdı. Ayrıca 1872’de Rus İmparatoru II. Aleksandr’ın kız kardeşi Vürtemberg Kraliçesi Olga, 1873’te İran Şahı Nasıreddin, 1874’te Karadağ Prensi.
Fransız İmparatoriçesi Eugeni; bu değerli konular arasında adından en çok söz edilen kişidir. Eugénie’nin ziyareti, seyahat amacıyla yurt dışına çıkan ilk padişah Sultan Abdülaziz’in 1867’de Fransa’ya yaptığı ziyaretin iadesi niteliği de taşımaktadır. İlk gelişinin üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen İstanbul’u ikinci kez ziyaret eden İmparatoriçe ile Sultan Abdulaziz arasındaki aşk söylentileri ise dönemin iz bırakan fısıltıları arasında yerini alır. Üstelik, zaman içinde olayın uluslararası yazılı basındaki yansımaları tüm söylentileri doğrular niteliktedir. Bu efsanenin gercekliği ve açıkça detayları, yakın tarihte (İspanyol Cervantes Enstitüsü Müdürü) Pablo Martin Asuero’nun yazıp yayınladığı “Mavi Sütunlu Saray” adlı kitapta anlatılır.
Müze Sarayda “Geçmiş Zaman”a Ziyaretçi Olmak…
Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne uzan sürece tanıklık eden Beylerbeyi Sarayı ve yapıları, bugün bir “müze saray” olarak hizmet vermektedir. Beylerbeyi Müze Sarayı, 1984 yılında onarılmış, 5 Temmuz 1985’te ziyarete açılmıştır.
Bugün Mabeyn ve Harem bölümlerinin yer aldığı ana yapısı ziyarete açık olan Beylerbeyi Sarayı, deniz köşkleri, Üsküdar ile Beylerbeyi’ni birleştiren Tarihî Tüneli, set bahçeleri, Sarı Köşk, Mermer Köşk ve Ahır Köşk gibi farklı amaçlara hizmet eden ek yapılarıyla da dikkat çekicidir…[1]
Saray, mermerden yapılmıştır ve iki katlıdır. İç mimarisinde Türk Evi tarzı öne çıkar. Haremlik ve Selamlık esas alınarak inşa edilen sarayın, 3 adet ana girişinin ikisi denizden yapılmıştır. Sarayın toplamda 6 salonu ve 26 odası vardır. Harem bölümünün sade bir süslemesi vardır; ancak Selamlık kısmı daha zengin ve ihtişamlıdır.[2]
Dekorasyonu oluşturan tüm duvar ve tavan süslemeleri, mobilyaları, aynaları, Doğu süsleme sanatı motifleri, ahşap kaplamalı kapı ve odaları, deniz halatı motifleri, Hereke halıları, nadide vazoları, kristal avizeleri, Çin, Japon, Fransız, Beykoz işi şamdanları ve Yıldız porselenleriyle masalar ve koltuklar bugünün ziyaretçilerini farklı zamanlarda yolculuğa çıkartan özel bir koleksiyon gerçekten. Unutmadan söyleyeyim, bu müze saray içinde fotoğraf çekmek yasak. Içeride gezerken kendi kendinize fısıldayacağınız cümlelerin “hayranlık dolu” olacağına eminim. Çünkü, sarayın tüm salonlarının ve her odanın başlı başına farklı bir mimari nitelik taşıdığını göreceksiniz. Bu durum çok etkileyici… Mavi Salon’da İslami süslemeler ağır basarken, Kaptan Paşa Salonu’nda denizcilik, gemi, halat süslemeleri, Havuzlu Salon’da Türk motifleri ve süslemeleri, Selamlık Salonu’nda ise ahşap kaplamalar ve Doğu motifleri işlenmiş. Karmaşa yok, iç içe geçmiş -belki de özenle harmanlanmış demeliyim- farklı bir eklektik eser çıkmış ortaya!
Sarayın bahçesinde atlar için Ahır Köşkü bulunuyor. Aynı zamanda, Sultan Abdülaziz’in atı olan “Ferhan”ın bronzdan heykeli de bahçede yer alıyor. Aslan, geyik ve diğer başka hayvan heykelleri de mevcut. Sarayın arkasında setler halinde yükselen bahçesinde nadide ağaçlar, havuzlar ve yine mermerden yapılmış hayvan heykelleri yer alıyor. Kızımın en çok ilgisini çeken detay, bahçede bamboo ağaçlarına ayrılmış olan alan oldu. Ayrıca, anmadan geçmemeliyim; bugün kafetarya olarak hizmet veren alanda yer alan küçük havuzda “vakvaklayan” tatlı yaramaz ördekler ile kedilerin varlığı bu tarihi mekana inanılmaz neşe katıyor!
Tarihe Düşülen Notlardan Birkaçı...
Beylerbeyi Sarayı, bilindiği üzere tarihî karakterleri bünyesinde konukseverlikle ağırlamış özel bir mekandır.
“II. Abdülhamit tahttan indirilmesinin ardından önce Selanik’te zorunlu ikamete tabi tutulmuş, daha sonra da Balkan Harbi’nden olumsuz etkilenmemesi için İstanbul’da Beylerbeyi Sarayı’nda bir daire kendisine ayrılmıştır; II. Abdülhamid yaşamının son altı yılını bu sarayda geçirmiş ve 10 Şubat 1918’de yine burada yaşama veda etmiştir.
Sultan V. Mehmed Reşad, sarayın bahçesinde Ayan ve Mebusan meclisleri üyelerine özel bir ziyafet vermiştir. Bu ziyafet, Osmanlı Devleti’nin tekrar Anayasal parlamenter sisteme geçişinde simgesel bir anlam ve öneme sahiptir.
Cumhuriyet Dönemi’nde, sarayın konuk ağırlama işlevinin devamına örnekler vermek mümkündür. Bunlardan en önemlisi 1934’te Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün İran Şahı Pehlevi’yi ağırlamasıdır. 1936 yılında da bu sarayda Balkan Oyunları Festivali düzenlenmiş, Mustafa Kemal Atatürk, geceyi sarayın tarihî yatak odası olan 24 numaralı odada geçirmiştir”.[3]
***
Yıllar içinde semt sakinleri değişmiş olsa da Beylerbeyi kimi restore edilmiş, kimi yıkılmaya yüz tutmuş ahşap mimarisi ile eski zamanların tınısını Boğaz rüzgarlarıyla bugüne taşımayı devam ettiriyor. Bu semt, hala Boğaziçi medeniyetinin keyifle yaşanabileceği ender yerlerden biri. Semtin kültür mirası olan Beylerbeyi Müze Sarayı ise, şüphesiz Anadolu yakasının bugünlere ulaşan nadide eserlerinden. 18oo’lü yılların İstanbul’unu yaşayan ve ziyaretçilerine de yaşatan semti mutlaka gezi rotanıza almanızı öneririm.
Evet! Beylerbeyi burası… Mevsimsiz bir güzellik… Hem Boğazın kıyısında hem de yeşillikler içinde… Doğu ile Batı’nın yan yana geldiği, incelikli bir mimarinin havuzlu bahçesinde şöyle köpüklü bir fincan Türk kahvesi yudumlamadan da dönmeyin derim!
Sevgiyle kalın!
[1] https://www.millisaraylar.gov.tr/saraylar/beylerbeyi-sarayi?detay=mimari
[2] “İstanbul Müzeleri”, Kültür A.Ş Yayınları, 2010
[3] https://www.millisaraylar.gov.tr/saraylar/beylerbeyi-sarayi?detay=tarih