Toroslar’ın Yamacında Saklı Bir İnci: Sagalassos

macellum, sagalassos, ağlasun, burdur

Akdeniz Sahillerine Varmadan Önce…

Denizi, güneşi ve doğasıyla Türkiye’nin hatta dünyanın hemen her yerinden turistleri başarıyla kendisine çekmeyi sürdüren Akdeniz Bölgemiz ve özellikle Antalya yolunda seyahat edeceklere harika bir “ara rota” önerim var bugün. Evet doğru duydunuz! Bu ara rotadaki yol biraz virajlı bir tırmanış istiyor ama ‘buna değer’ diyorum. Çünkü; Antalya’ya 110 km kala vereceğiniz bu mola, Anadolu topraklarında varolan kültürel mirasımıza dair bugüne kadarki düşüncelerinizde yepyeni bir pencere açabilir!

antoninler çeşmesi, sagalassos, ağlasun, burdurBugün Burdur ilimizin Ağlasun ilçesine 7 km mesafedeki Akdağ yamaçlarında yer alan Sagalassos, denizden yüksekliği 1400 ile 1750 metre arasında değişen antik bölgede kurulu ve tüm zarafetiyle ziyaretçilerine göz kırpıyor! Roma dönemi mimarisinin çok değerli örneklerine ev sahipliği yapan örenyerine adım atar atmaz; sanki bir illüzyon gerçekleşiyor, çağ değişiyor ve Antik Çağ Anadolusu’nda kurulu bir kentin içinde yürürken buluyorsunuz kendinizi… Öylesi özel… Öylesi farklı bir gezi deneyimi anlayacağınız… Binlerce yıllık mermerlerin beyazlığı hala gözünüzü alıyor… Sagalassos’un güneşi yakıyor, rüzgarı üşütüyor, yağmuru vücudunuzu dağlıyor… Yüksek bir kent burası. İnsana verdiği his de yüksek, sahip olduğu değerler de!.. Derin vadilerle örülü tepede, antik dönem işçiğiliyle döşenmiş taşlara basarak yol aldığınızda mevsimsiz, tatlı bir esintinin tınısı eşlik ediyor size… Adeta gönüllü bir rehber gibi başlıyor geçmişi anlatmaya… Siz yeter ki kulak verin.

O yüzden diyorum ki, bu yaz Akdeniz sahillerine varmadan hemen önce Sagalassos’a uğrayın! Tatil beldesine varınca ilk iş kumsala koşacaksınız ya hani… Dinlenmek için şezlonga başınızı koyduğunuz o ilk anda gözünüzde canlanan mavi deniz değil, pekiala Salagassos olabilir! Ve kuvvetle muhtemel burayı bize miras bırakan Anadolu Uygarlıkları’na sesli bir ‘teşekkür’ü dillendirirken nasıl da gururla duygulandığınızı görebilirsiniz… ‘Demişti’, dersiniz... Tecrübeyle sabit efendim!

Bir Müze, Bir Sergi

Altını çizerek yazıyorum;  Sagalassos’un hikayesini bütünüyle anlamak için; antik kentteki turun öncesinde ya da hemen ardından, mutlaka Burdur Arkeloji Müzesi’ni de ziyaret etmelisiniz.

1956 yılında kurulan ve 2001 yılında yeniden düzenlenen Burdur Arkeoloji Müzesi binası, müzenin bahçesinde bulunan medreseden geri kalan Osmanlı Pirkulzade Kütüphanesi’nin mimarisinden esinlenerek inşa edilmiş. Hacılar, Kuruçay, Höyücek Höyükleri, Boubon, Kibyra ve Sagalassos  kazılarında ortaya çıkarılan çok sayıda değerli kültür varlığını görebileceğiniz ve yine antik çağlardaki gündelik yaşama ait pek çok detay hakkında bilgi edinebileceğiniz oldukça zengin bir koleksiyona sahip olan Burdur Müzesi; 2008 yılında Avrupa’da düzenlenen “Yılın Müzesi” yarışmasında “Gezilebilip Görülmeye Değer Müze” ünvanını kazanmıştır. M.Ö 7000’den günümüze kadar 9 bin yıllık bir geçmişin tarih ve kültür hazinesini bünyesinde toplayan müzede -bu yazının başlığı altında- öne çıkan eserleri şöyle sırayabiliz:

  • Sagalassos bölümünde:
    • Dans eden kızlar frizi
    • Roma İmparatorluk dönemine ismini büyük harflerle yazdıran İmparator Hadrianus ve İmparator Marcus Aurelius’a ait kolosal heykellere ait baş, ayak ve bacaklar
    • İmparator Hadrianus’a adanmış olan yukarı agoranın kuzeyinde bulunan Hadrianus Çesmesi’ni süsleyen mermerden yapılmış Apollon, Poseideon ve Satyr heykelleri
  • Kibyra bölümünde:
    • Gladyatör frizleri
    • Av ve akrobasi sahnelerinin yer aldığı frizler
    • İmparator torsosu
  • Kremna ve diğer ören yerleri bölümünde:
    • Büyük ve Küçük Athena heykelleri
    • Herakles; Apollon; Nemesis; Hygieia; Leto giyimli kadın; Aphrodit heykelleri
    • Karacaören ve Müslümler Köyü’nde bulunan mermer kadın heykeli
    • Kodrula Pan torzosu
    • Tahta oturan Kybele heykeli

Bu noktada sizlerle paylaşmam gereken önemli bir bilgi daha var. Yukarıda bahsi geçen bu değerli eserlerden önemli bir bölümü şu anda İstanbul’da misafir durumda. Dolayısıyla, özellikle İstanbul’dan güneye yol almayı planlayanlar için önerim ilkin “Bir Zamanlar Toroslarda: Sagalassos” adlı sergiyi görmeleridir. Ben de; Aralık 2019’ta, hatta tam da doğumgünümde gezmiştim bu sergiyi. 2017 yılındaki Sagalassos ve Burdur gezimi bol bol yad ederek…

Burdur Arkeoloji Müzesi’nden getirilen çok değerli arkeolojik buluntular, heykeller, Sagalassos ve ait olduğu Pisidia bölgesinin coğrafyası, jeolojisi, bitki örtüsü, inanç sistemi, tanrıları, insanları, hayvanları ve bitkileri olmak üzere çok katmanlı bir sunumla[1] Kasım 2019 tarihinden beri Beyoğlu Yapı Kredi Kültür Merkezi binasında sergileniyor. Üstelik Covid-19 sebebiyle ziyarete ara verildiği için serginin süresi 23 Ağustos 2020 tarihine kadar uzatıldı.

Sergide ayrıca, bilim ve yaratıcılığın güzel bir örneği olarak nitelendirebileceğimiz bir sürpriz bekliyor ziyaretçileri: Sagalassos kazılarında ele geçen M.S 3.yy’a tarihlenen Romalı bir erkek ve 11.yy’a tarihlenen Bizanslı bir kadının kafatası, uzmanlar tarafından yeniden yüzlendirme tekniğiyle orijinaline yakın görünümlerine kavuşturulmuş.[2] Sonuç ise gerçekten etkileyici. Rhodon ve Eirènè olarak isimlendirilen Pisidialılar’ın çok canlı göründükleri şüphesiz!

Dünya Mirası Olma Yolundaki Antik Kent

Sagalassos, 2009 yılından beri Türkiye’nin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer alıyor. Bildiğim kadarıyla, Sagalassos-Ağlasun kültürel ve doğal peyzajını Dünya Mirası Kalıcı Listesi’ne katmak için çalışmalara devam ediliyor.

hadian heykeli, burdur arkeoloji müzesi, sagalassos“Sagalassos, batı Torosların batı kolunda, Ağlasun Dağları’nın güneye bakan dik yamacına iskân edilmiştir. Bulunduğu konumun avantajları oldukça fazladır. Öncelikle, Pamfilya (Pamphylia) güney kıyısını Orta Anadolu dağlık arazilerine bağlayan bir dağ geçidini kontrol eder. Bu geçit, Osmanlı Dönemi boyunca da kullanılmış 1706 yılında Fransız gezgin P. Lucas Antalya’dan Konya’ya giden bir karavana katılmış, karavan yolu onu Sagalassos’un kalıntılarına doğru götürerek yerleşmeyi keşfetmesini sağlamıştır.”[3]Böylece antik kentin ilk tespiti yapılmış olur.

Takvim sayfaları 1824 yılını gösterdiğinde, Francis Arundel, buranın Sagalassos olduğuna dair geçerli bir kanıta ulaşır. 1884-1885 yıllarında ise, Polonya asıllı Kont Lanckoronski tarafından desteklenen/finanse edilen Avusturyalı bir ekip tarafından özellikle mimari kalıntılar ve Yunan yazıtları üzerine odaklanan kazılar gerçekleştirilir. 1972, 1974 ve 1986 yıllarında aralıklarla farklı ekiplerce alanda kazı çalışmaları yapılır. Fakat; geniş ölçekli, sistemli ve koruma amaçlı çalışmaların başlangıç tarihi 1991’dir! Torosların eteklerinde saklı bir inci gibi keşfedilmeyi bekleyen Sagalassos’un açıkça çok uzun bir süre kendi haline terk edilmiş olması gerçeği ne yazık ki; ülkemizde yerleşmiş olan kültür bilinci kavramının kahreden bir sorgulamasına sürüklüyor insanı…

sagalassos, ağlasun, burdur arkeoloji müzesi1990 yılında kendisine kazı izni verilen Belçika KU Leuven Üniversitesi’nden Prof.Dr.Marc Waelkens ve ekibi, ayrıca kazılarda o yıldan beri emek veren Ağlasun halkını burada saygıyla anmak isterim. Size teşekkür borçluyuz! Buradaki çalışmayı bir antik kent kazısından ziyade “çevreyi bütünlüklü olarak koruma altına alma çalışması” olarak gören ve süreci disiplinlerarası bir işbirliğiyle yürüten uzmanlara müteşekkiriz. Sagalassos kazısı açıkça bu yönüyle de diğer kazılardan farklı bir seyir izler.

demeterHadi biraz da bu değerli çalışmaların sonuçlarına bakalım…

Öğrendim ki; antik kent gezisi için gerekli alan haritaları ve gezi süreleri hali hazırda ziyaretçilerin hizmetine sunulmuş. Hemen bu bilgiyi de paylaşmak isterim: Sagalassos Antik Kenti’nde detaylı gezme tercihinize göre üç farklı güzergâh bulunmaktadır. En kısa güzergah yaklaşık 1,5 km.'dir ve 1 saat sürmektedir. İkinci güzergah yaklaşık 2,5 km.'dir ve 2 saatte gezebilirsiniz. Antik kenti tam anlamıyla keşfetmek isterseniz tam tur olan 4 km.'yi yaklaşık 4 saatte yapabilirsiniz. [4]

Peki, bugün Sagalassos’u gezecek olan ziyaretçileri neler bekliyor?

  • Aşağı ve Yukarı Agora
  • Tiberius Dönemi Kapısı
  • Kent Meclisi (M.Ö 100’lü yıllara tarihlenen)
  • Dorik Çeşme
  • Hellenistik Çeşme
  • Neon Kütüphanesi
  • Antoninler Çeşmesi (Bugün çeşmede 5 adet heykel ve bir adet Roma yazıtı görülebilmektedir.)
  • İmparator Salonu (Mermer salon)
  • Macellum (Gıda pazarı)
  • Hadrian Tapınağı
  • Apollo Klarios ve Antonian Pius Tapınağı
  • Tiyatro (9000 kişiliktir ve dünyada en yüksek rakımda olan tiyatro ünvanına sahiptir)
  • Roma Hamamı
  • Batı Nekrapol ve Kaya Mezarları
  • Çömlek atölyeleri

Son bir soru: Sagalassos antik kenti ve çevresinin binlerce yıllık bir yerleşim olduğundan ve; antik zamanlardan itibaren en az 1000 yıllık bir süreçte kesintisiz olarak seramik üretim merkezi olduğundan haberdar mısınız?

Bakın, Sagalassos Bize Neler Anlatıyor?

Kentte ilk yerleşim izleri günümüzden 12.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. M.Ö 14.yy’ın ortalarında bir Hitit kraliyet mektubunda Salawassa’nın Luwi dağ kalesi olarak bahsedildiği bilinmektedir.

“Sagalassos” adının Luwice olduğunu öğrendiğimde inanın çok heyecanlandım. Tıpkı, antik kenti gezerken yeniden çalışır hale getirilmiş olan Antoninler Çeşmesi’nden buz gibi akmakta olan sudan içtiğimde hissettiğim gibi… Bütün bu detaylar çok değerli, hem de gurur verici. Sagalassos ismi binlerce yıllık bir yerleşim ismi... Ve burada ilk yurt kuranlar, Yunan ve Latin kaynaklarında “savaşçı” olduklarına vurgu yapılan Pisidilardan başkası değil!..

“Sagalassoslular M.Ö. 3. bin yılın sonlarında Batı ve Güney Anadolu’da yaşayan Luvi kabilelerinin bir kolu olan Pisidia halkındandır.”[5] Prof.Dr.Marc Waelkens şöyle açıklıyor: “Ağlasun da Sagalassos’un her bakımdan bir uzantısıdır. “Ağlasun” adı da Sagalassos’tan gelir. Selçuklu Türkleri yöreye geldiklerinde ovaya, bugünkü Ağlasun’a yerleşirler. Merkezde bir kervansaray ve ona bağlı bir küçük hamam inşa ederler. M.S 16. yüzyılda da Ağlasun’un aktif bir yerleşim olduğu ve bölgenin pazarının Ağlasun’da kurulduğu bilinir.”

Fakat kentin tarih sahnesinde adını duyurduğu tarih, büyük direnişine rağmen M.Ö 333 yılında Büyük İskender’in kenti ele geçirmesinden sonraya denk gelir. Bu dönemden itibaren kent artık hızla farklı bir çehreye bürünmeye başlar.  İskender’in ölümünden sonra Sagalassos; önce Seleukos, ardından Pergamon hakimiyetlerine girmiş, Roma İmparatoru Augustus’un MÖ 25 yılında Amnytas Krallığı’nı topraklarına katması ile birlikte önemli bir Roma kenti olarak tamamen değişime uğramıştır. İmparator Hadrian’ın 120’li yıllarda Sagalassos’u “Pisidia imparatorluk kültünün resmi merkezi” seçmesi üzerine kentte, 6.yy ortalarına dek sürecek büyük çaplı bir ekonomik büyüme gözlenir. İşte bugün; antik kentte ışıldayan ve ziyaretçilerinin gözlerini kamaştıran mimari ve sanatsal eserlerin büyük bir çoğunluğu da Roma dönemine aittir.

Sagalassos’un tarım ve zanaat faaliyetlerindeki pazarı giderek genişler. Kent soyluları, “Sagalassos kırmızı astarlı çanak çömleği”[6] ne yatırım yaparak bir dizi gelişmeyi hızlandırırlar. “MÖ 6 yılında, 63 km’lik bir mesafe üzerinden Pamfilya limanları ile ana kolonileri birbirine bağlayan ve Sagalassos tarafından kontrol edilen bir yol olan “via Sebaste”nin inşası, kentte yürütülen ihracat için Akdeniz’e doğrudan erişim sağlamıştı. Dahası, Sagalassos’un soyluları, tarıma büyük oranda yatırım yapmış, ormanlık arazileri yakarak, tahıl ve zeytin yetiştirmek için tarım arazilerine dönüştürmüşlerdi. Augustus zamanıyla birlikte başlayan ve yaklaşık altı yüzyıl devam eden ılıman iklim sayesinde, 1400 m yükseklikte zeytin yetişebilmiştir.”[7]

selçuklu halısı, sagalassos, ağlasun, burdur,Sagalassos, denize kıyısı olmayan bir dağlık alan yerleşimidir. Ulaşım için pek fazla bir alternatife de sahip değildir. Ancak; ticari malların, insanların, farklı kültürlerin ve hatta düşünce biçimlerinin karadan ve denizden doğal ya da insan yapımı hatlar boyunca her yöne gidip gelişine tanık olmuş ve ulaşımın bugüne kıyasla bambaşka bir karakter sergilediği Antik Çağ Anadolusunda değerli bir “bağlantısallık” örneği oluşturmuştur.

M.S. 6.yy’da yaşanan büyük depremle kent neredeyse yerle bir olur. Anadolu’nun farklı bölgelerinde de yaşanan veba salgını kitlesel ölümlere sebep olur. Kent giderek küçülür, fakirleşir. 1200’lerin başlarında bölgeye gelen Selçuklular, vadide konumlandırdıkları Ağlasun’da yerleşirken, “eski Sagalassos” da mesken olarak aynı yüzyılın ortalarına kadar varlığını sürdürmüştür. Fakat 13.yy’da Sagalassos tamamen terk edilir.

Yola Çıkmadan Önce Sonsöz…

Pisidialılar’ın yaşamına konuk olmak ve görkemli geçmişin izlerini sürmek için Ağlasun’a ve Sagalassos’a gitmelisiniz!

bilgekualayaziyor, sagalassos, Evet… Bugün antik çağ kentinin bize sunduğu yüksek değerdeki estetik görünüm gerçekten de “zamansız” bir uygarlık ruhunu ateşliyor gibi… Şüphesiz ki Sagalassos, Anadolu uygarlık tarihinin sahip olduğu kültürel zenginliğin çok ama çok güzel bir örneği. Burayı ziyaret etmek demek; binlerce yıl önce burada yaşayan insanların bugünden çok daha yüksek bir uygarlık kurduğuna şahit olmak demek. Fakat unutulmamalıdır ki bu toplumlar da Anadolulu idi. Dilerim, bu hiç akılımızdan çıkmaz…

Sevgili okuyucularım; seyahatlerimizi imkanımız elverdiğince değerli anılara dönüştürmek bizim elimizde! Hadi söyleyin; bugünden geriye baktığınızda, keşfedilmiş ya da öğrenilmiş yeni bilgilerle renklenen anılarımızdan bir demet görmek fena mı olur?

Ben yazımı tamamlarken, arka fonda bana 2Cellos grubunun muhteşem yorumuyla “Now We Are Free” adlı parçası eşlik ediyor. Bilgininin özgürleştirilmesi ihtiyacının tüm dünyayı sardığı bu dönemde belki de dinlenebilecek en ilham veren yaylı grubu bu.  En azından ben öyle hissediyorum. Bu yazıyı okurken sizin de dinlemenizi öneririm.

‘Bilginin izinde çıkılacak nice yolculuklara!’, diyelim öyleyse…

 

 

Kaynakça:

[1] http://sanat.ykykultur.com.tr/sergiler/bir-zamanlar-toroslarda-sagalassos

[2] http://sanat.ykykultur.com.tr/sergiler/bir-zamanlar-toroslarda-sagalassos

[3] “Sagalassos”, Prof. Marc WAELKENS, http://www.sagalassosvakfi.org/sagalassos/

[4] http://www.sagalassosvakfi.org/sagalassos/

[5] https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/burdur/gezilecekyer/sagalassos-antik-kenti

[6]  Yazarın notu: Bir çeşit “Doğu Sigillata”

[7]  “Sagalassos”, Prof. Marc WAELKENS, http://www.sagalassosvakfi.org/sagalassos/

3 Comments

  1. İdil
    17/06/2020

    Anne muçitu

    Reply
  2. Elif Bozkaya
    25/12/2023

    Bugün instagramda Sagalassos ile ilgili gördüğüm bir videodan sonra Sagalassos’u araştırmak istedim ve karşıma blogunuz çıktı. Güzel anlatımınız ile gezmiş gibi oldum fakat yine de mutlaka ziyaret etmek istiyorum. Kültürel değerlerimiz üzerine böyle bir blog olması beni çok mutlu etti. Berlin Pergamon Müzesinde Bergama’dan götürülen eserleri gördükten sonra bu konuda çok üzülüyorum. Sagalassos bir Avrupa kentinde olsaydı şimdi milyonların ziyaret ettiği Dünyaca ünlü bir nokta olurdu… O günleri görebilmek dileğiyle.

    Reply
    1. Serap Özmumcu
      24/06/2024

      Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sagalassos antik kenti bir göreni bir kez daha kendini ziyaret etmeye çağırıyor adeta. Ben geçtiğimiz hafta yeniden oradaydım. Etkileyici bir kültür mirasımız gerçekten. Bu güzellikleri korumak ve yaşatmak dileğiyle…

      Reply

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Scroll to top
error: Content is protected !!