2020 yılı, Unesco tarafından kültürel mirasımızın yaşatılması hedefiyle “Bilge Tonyukuk Yılı” ilan edilmişti. Bilge atamız Tonyukuk’un hayat felsefesine, mücadele gücüne erişebildik mi, tartılışır; ancak olaylar karşısında 7’den 70’e hepimizin farklı bir bakış açısı geliştirdiğine şüphe yok. Hayat bir yol. Bu yolda seyahat eden bizler kararlarımızla, tercihlerimizle yoğruluyor, yaş alıyor, kaderimizle kah mücadele ediyor, kah el ele verip yürüyoruz. Yürümek zorundayız da.
2020 yılı insanlık için gerçekten sarsıcı bir deneyim oldu. 21.yy insanı bilgiyle, teknolojiyle bu derece iç içe olduğu, doğaya kendince hükmettiğini sandığı, kontrolü elinde tuttuğunu düşündüğü bir dönemde; nasılsa her açıdan şoke oldu. Öylece kalakaldı. Oysa dünya tarihine baktığımızda şu yaşanan bir senelik zaman dilimi nedir ki aslında?.. Gerçekçi olmakta fayda var, daha yolun başındayız. Yaşanacak daha çok şey var. Tarih kitaplarında okuduğumuz dönemleri düşünün. Onlar bir nesil için tarih olduğunda, o ana tanıklık edenler için “yaşanmışlık” oluyor. Sonuçta, tüm yaşanılanlar sonradan öyküleştirilerek tarihselleştiriliyor. Bu açıdan bakıldığında, bizlere de; tıpkı o tarih kitaplarına yansıyan toplumsal anlamda değişimlerin yaşandığı dönemlerdeki gibi değişen bir devrin içinde olmanın nasıl bir duygu olduğunu deneyimleme şansı verildi diyebiliriz.
2020’de nefes alırken bile düşünür olduk. Öyle değil mi sevgili dostlar? Dünyamız daraldı. Çokça kaygılandık. Biliriz ki; kaygılarımız çok olduğunda zarar, az olduğunda ise bizi kamçıladığı için yararlı olarak addedilir. Şimdi yepyeni bir yılın ilk günlerindeyiz. Değişime direnmek yerine, ata köklerimizdeki bilgilere tutunarak cesur adımlar atma vaktidir. 2021 yılının kaygılarımızı iyi yönetebildiğimiz, her yönden gelişim sağladığımız, bilginin peşinden yol aldığımız ve yaşamlarımızda refomlar yapabildiğimiz tümüyle “iyilik” temalı bir yıl olması dileğiyle, sizi bilge atamız Tonyukuk’un dönemine kısa bir yolculuğa davet ediyorum.
Bilge Tonyukuk Kimdir?
“Bilge Tonyukuk Çin’de doğmuş ve ömrünün önemli bir kısmını orada geçirmiştir. Daha sonra Türklerin bağımsız olarak varlığını sürdürdüğü bozkır çevresine gelmiştir. O, bir devlet adamı olarak Kutlug İlteriş Kağan, Kapgan Kağan ve Bilge Kağan ile çalışarak Türk devlet ve milletine büyük hizmet etmiştir. Bilge Tonyukuk’un özelliklerini almış olduğu unvanlar açık bir şekilde ortaya koymaktadır. O, bilge, akıllı, halk arasından çıkmış ilk vezir, başkomutan, danışman olmak üzere çeşitli özelliklere sahiptir. Tonyukuk akıllı, uyanık ve çok iyi bir stratejist olarak bilinmektedir. Aynı zamanda düşmana karşı çok savaş kazanmış bir kahraman olduğu da dikkati çekmektedir.”[1]
Bir Kültür Devleti Kurma Yolunda İnşa Edilen Eserler
Eski çağlarda Türk ataların kurdukları devletleri kültürleriyle taçlandırmaya gayret ettiğini gözlemlemekteyiz. Günümüze ulaşan eski Türk yazıtları işte bu lider vizyonunun en güzel kanıtıdır. Türk ataları için taşlara kazınan yazıtlar “bengü” demekti. “Ebediyete ve sonsuzluğa kadar ölmeyen, yaşayan” anlamlarını taşıyordu. Kül-Tegin, Bilge Kağan ve onların veziri Tonyukuk adına taşlara kazınan yazıtlar bizlere miras kalan çok kıymetli birer “il bengüsi”, yani “devlet yazıtı”dırlar.
Geçmişte yaşanan olayları anlatarak, kendilerinden sonra gelecek nesillere tecrübelerin aktarılması çok değerli bir Türk geleneğidir. Eski Türklerde “kanun ve törelerin diğer bir adı da ‘yol’ idi[2]”. Sadece bu yolu takip edenler kendi özlerini kaybetmeden varlıklarını koruyabilir ve yaşamda kalabilirlerdi. O zamanın taşa kazınan öğütleri, zaman içerisinde yerlerini kitaplara bırakmamış mıdır?.. Nitekim yüzyıllar sonra Türk milletini yeniden dirilten, Kurtuluş Savaşı’ndan sağ salim çıkartan ulu önderimiz Atatürk de tüm tecrübesini “Nutuk” adlı eserinde yazıya dökerek gençliğe ölümsüz bir yol çizmeyi amaçlamıştır. Bu eserleri okuyanlara, bu eserlerdeki öğütlere kulak verenlere ne mutlu!
“Eski Türkler ‘İl gider, töre kalır’ derlerdi.”[3] Bunun için de yıllar yılı uluslararası siyasette, Türklerin illerinden çok törelerine, örf-hukukuna, onları birarada tutan, güçlü kılan kültürlerine yönelik zedeleyici hatta daha ileri giderek asimile etmeye varan uygulamalara maruz bırakıldığını görmekteyiz. Tarih, İl-Teriş Kağan’ın Türk töresini yeniden kurmaya yönelik icraatlarını yazar. Çin esaretinde geçen zamanın Türklerde milli bir şuur doğmasına katkısı yadsınamaz. İnanışa göre ‘Türk milleti yok olmasın diye’ Tanrı, İl-Teriş Kağan’ı Türk milletinin başına getirmişti.
İl-Teriş Kağan’ın Göktürk Devleti’ni nasıl kurduğunu oğlu Kül-Tegin’in yazıtından okuyalım:
“Türk Tanrısı ile Türklerin kutsal Yer ve Suları, (Türk milletinin) kaderini şöyle çizmişler: Türk millet yok olmasın, millet olsun diye, babam İl-Teriş Kağan ile annem İl-Bilge Hatun’u, Tanrı tepelerinden tutmuş ve (insanoğlullarının) üstüne çıkarmış. Bunun üzerine babam 17 eri ile (Çin’e) isyan etmiş. Onun isyan ettiğini, Çin egemenliğinin dışına çıktığını duyan ve ününü alan (Türklerin), şehirde oturanları dağlara çıkmış ve dağlardakiler de aşağı inmişler. Derilip, toplanıp 70 er olmuşlar. Tanrı güç verdiği için, babam Kağan’ın askerleri tıpkı bir kurt gibi imişler! Düşmanınkiler ise koyun gibi olmuşlar! (Babam) doğuya ve batıya akin yapmış, (Türkleri) derlemiş toplamış ve 700 er olmuşlar. 700 er olunca da, ilsiz ve Kağansız kalmış millet… Türk töresini kaybetmiş milleti, ataların (Bumin ve İstemi Kağanların) töresine göre (yeniden) yaratmış ve yeniden düzenlemiş!” [4]
İl-Teriş Kağan, unvanını Türk ilini derleyip biraraya topladığı için almıştı. “Bilge-Tonyukuk, ben özüm Çin ülkesinde yaratıldım. (O sıralar) Köktürk halkı Çin’e tabi idi” diyerek yazıtının en başında kendisini okuyucuya takdim eden tecrübeli devlet adamı Tonyukuk ise en çok “bilge” unvanı ile anılmakta idi. Hanedan soyundan gelmiyordu ancak devlet işleyişi için vazgeçilmez simalardan biri olduğu bilinmektedir. İki taştan oluşan yazıtında Çince bölüm yoktur. Metnin kazındığı taşlar doğrudan toprağa gömülmüştür. Yaşadığı döneme ve hizmette bulunduğu kağanlara dair verdiği tarihi bilgiler, II.Göktürk Devleti’nin kuruluşunda deneyimlenen sıkıntıların dile getirilmesi; Türkçe’nin -kendi dönemi içinde değerlendirildiğinde belki de- en özenli biçimde kullanımı; içerdiği atasözleri, deyimler ve uzmanlarca başka hiçbir yazıtta bulunmadığı açıkça belirtilen Türkçe kelime dağarcığı ile günümüze dek ulaşan Tonyukuk Yazıtı hem Türk Dili ve edebiyatı hem de Türk tarihi ve kültürü açısından çok önemli bir yere sahiptir.
“Göktürklerin bağımsızlıklarını kazanışları, kaybedişleri, Orhun Abideleri’nde çok önem vererek anlatılmış, bağımsızlığın kaybedilişinin millet için adeta bir ölüm, kazanılmasının ise yeniden diriliş olduğu, milletin bundan çok iyi ders alması gerektiği önemle tavsiye edilmiştir. Bilge Kağan yazıtında şöyle seslenmektedir: “Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım… ondan sonra Tanrı irade ettiği ve lutfettiği için ve talih ve kısmetim olduğu için ölecek milleti diriltip kaldırdım, çıplak millet giydirdim, fakir millet zengin ettim, nüfusu az millet çok ettim. Başka illi milletler, başka kağanlı milletler arasında onları pek üstün kıldım. Dört bucaktaki milletleri hep barışa mecbur ettim ve düşmanlıktan vazgeçirdim.” Göktürklerde siyasi iktidar “kut” tabiri ile ifade olunuyordu. Millet için gece gündüz çalışmayan kağan, milletine karşı vazifelerini yerine getiremediği için, Kut’unun Tanrı tarafından geri alındığı gerekçesiyle iktidardan düşürülürdü. Kağanın icraatları millet tarafından meclis(toy) vasıtasıyla kontrol ediliyordu.”[5]
Daha çok “Orhun Yazıtları” üzerinden ele alınan ancak aslında Göktürkler döneminde başlayan bu “anıt alanları kurulması geleneği”, bugüne ulaşan çok sayıda kalıntı ile Güney Sibirya Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Kuzey Çin, hatta Karadeniz’in kuzeyine yayılmış durumdadır. Yeni araştırmalar sonucunda bunlara yeni buluntuların eklenmesi ihtimali de bir hayli yüksektir. Bugün yazıtların bulunduğu yerlerin esasen birer “anıt kompleksi” olduğu bilgisine sahibiz. Bu kompleksler aynı zamanda bir tören alanıdır.
Yazıtlarının da bulunduğu anıt tören alanlarının inşası şöyle tarihlenmektedir:
- Kül Tegin- 732
- Bilge Kağan- 735
- Tonyukuk- 725
“Yapılan kazı ve araştırmalar bu üç alanın da benzeri bir plan yapısına sahip olduğunu göstermektedir. Esasen duvarlarla çevrili bir dikdörtgen alan içerisinde, tören yolu ve bu yolun üzerinde ölen kişinin yaptıklarından ve devletin durumundan bahseden yazıt, yolun iki tarafında çeşitli heykeller, ortada bir bark kısmı ve kurban sunağı sonra doğuya doğru uzanan balbal silsilesinden meydana gelmiştir.”[6]
Yazıtlardan Günümüze…
Göktürk (Köktürk) Yazıtları, Kuzey Yarımkürede yer alan “yazılı kültüre ait en eski metinlerden”dir. Uygarlığın gelişimin hep izlenegeldiği Bereketli Hilal dışında kalan bölgede, Güney Sibirya taygalarında ve Moğolistan içlerinde böyle bir yazılı kültürün oluşması dünya tarihi açısından çok önemli bir aşama kabul edilmektedir. Göktürkçe (Köktürkçe) olan bu kadim metinler, dünya kültür ve dil tarihi açısından da büyük önem arz etmektedir. 8.yy’da maalesef çok az sayıda insanın yazılı kültürden haberdar olduğunu biliyoruz. Özellikle belirtmek gerekir ki; oldukça zorlayıcı iklim ve coğrafi koşullara sahip olan Kuzeydoğu Asya’da yazılmış olan bu metinler, tıpkı ilk akla gelen erken dönem yazıtlarından Sümer tabletleri, Mısır hiyeroglifleri, Rosetta taşı veya Maya yazıtları gibi halen insanlığın kültür tarihine ışık tutmaktadır.
Bozkırın ortasında bugüne kadar ayakta kalan Türk devlet büyükleri tarafından diktirilen bu bengü taşlar bizim için eşsiz bir kültürel mirastır. Eski Türk devletlerinin sosyal, kültürel ve siyasi varlıkları hakkında birinci ağızdan tarihi nitelikli bilgiler içermelerinin yanısıra; Türkçe’nin dünya dilleri arasındaki varlığını da tüm asaletiyle korumaya devam etmektedirler. Bilge Kağan ve Kültigin Yazıtları’nın orijinalleri bugün müzede koruma altına alınmış olmakla birlikte replikaları halen bozkırdaki ilk yerlerinde sergilenmektedir. Ancak; Tonyukuk Yazıtı henüz dış koşullardaki yıpratıcı etkilerden kurtarılabilmiş değildir. Bugünkü yazıma ilham veren bu değerli kültür mirasının da -eşdeğerlerinde olduğu gibi- tez vakitte bir müze çatısı altında korunmaya alınarak ömrünün uzatılacağını umut ediyorum!
Yorulmamacasına bilginin peşinden koşturacağınız bir yıl olması dileğiyle…
Kaynakça:
[1] “Bilge Tonyukuk”, İlhami Durmuş; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/778006
[2] “Türk Kültürünün Gelişme Çağları-I”, Bahaeddin Ögel, MEB Yayınları
[3] “Türk Kültürünün Gelişme Çağları-I”, Bahaeddin Ögel, MEB Yayınları
[4] “Türk Kültürünün Gelişme Çağları-I”, Bahaeddin Ögel, MEB Yayınları
[5] “KöK Tengri’nin Çocukları”, Ahmet Taşağıl, Bilge Kültür Sanat Yayınları
[6] “Kök Tengri’nin Çocukları”, Ahmet Taşağıl, Bilge Kültür Sanat Yayınları
* "Türklerin Bilge Atası Tonyukuk", Erhan Aydın, Kronik Yayınları