Bu Cumartesi İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndeyiz!

istanbul archaeological museum, istanbul arkeoloji müzeleri, archeology, museum, turkey

Günübirlik Gezi Rotaları-2

“Çocuğunuzu En Son Hangi Müzeye Götürdünüz?”

kültür bilincini geliştirme vakfı, sivil toplum programı, kültür karıncaları, kültğrel miras, müzecilikGeçtiğimiz hafta Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’nın sosyal medya hesabında paylaştığı bir görselde yer alan bu yıldızlı soru ile ilgili epey düşündüm. Kendi adıma, çocuk yaşta kültürel miras bilincinin oluşturulması çalışmalarına nasıl katkı sağlayabileceğimi irdeledim. Doğru bir soru, bizi, hayatta doğru kazanımlara götürebilir! Farkındalık yaratma, bilinç oluşturma ve geliştirme çok çeşitli yöntemlerle olabilmekte tabi. Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’nın seçtiği bu yöntemin etkili geri dönüşler alacak nitelikte olduğunu düşünüyor ve kendilerini yürekten kutluyorum.

Bir anne olarak, benim kişisel hayatımda edindiğim tecrübem, kültür bilincini yükseltme ve yayma hedefim ile birebir örtüşen bu projenin istenilen başarıya ulaşmasını ümit ediyorum. Yetişen yeni nesile kitap okuma sevgisi aşılamak için ne salık verilir? Önce ebeveyn olarak siz kitap okuyun ki, çocuk ilk örneğini sizde görsün, benimsesin; denir. İleride bir gün -belki yarın, belki yarından da yakın- kültürel mirasınızı bırakacağınız çocuğunuza kültür bilincini de aynı yöntemle aşılayabilirsiniz! Hayatın hızında gözden kaçırdığımız şey şu ki, zaman çok ama çok hızlı akıyor. Geriye ne bırakacağımızı düşünmeden yaşamamalıyız! Kültür, zamanın tortusu değildir. İnsandan arda kalan bir şey, hiç değildir. Bilinenin aksine “kültür” yaşayan bir kavramdır. Bizimle yoğrulur. Zamanla yoğrulur. Büyür, gelişir, yükselir ya da asimile olur, silinir. Etkileşimle ayakta kalır kültür. Ancak bu şekilde zamana meydan okuyabilir! Ancak bu yolla tarihin tozlu raflarında kalmaktan korunabilir!

istanbul arkeoloji müzeleri, müze-i humayun, eski şark eserleri müzesi, çinili köşk, istanbul archaeological museums, archeology, museumBiz Kültür İnsanları öneriyoruz! Küçük yaştaki çocuğunuzun elinden tutun ve onu müzeye götürün. Genç yaştaki kızınızla, oğlunuzla birlikte “müze gezisi” de içeren bir haftasonu program yapın. Tatillerinizde müze gezilerine de vakit ayırın. Birlikte gezin, birlikte deneyimleyin. Gördüklerinizi birlikte yorumlayın. Fotoğraf çekin, o anları kaydedin. Hatıralarınız arasında müze gezdiğiniz o keyifli gün de olsun… Gideceğiniz müze ille de tarih öncesi çağlardan kalma bilgileri içermek zorunda değil. İlginiz ne üzerineyse o konuda bir müze mutlaka vardır. Ancak, en azından bir kere olsun yaşadığınız topraklardaki tarihi yansıtan bir müzeyi ziyaret etmenizi öneririm. Çünkü, hızlı dönüşümlere sahne olan çağımızda, gelecek nesillerin tutunacağı en önemli değerler kültürel miraslarında saklıdır.

laodikeia , denizli, leodikeiaFarkındalık Kazandıracak Bir Anı ile Denizli’ye uzanalım…

Bu konuda çok üzülerek anımsadığım bir anımı paylaşmak istiyorum sizlerle. 2018 yazında uzun soluklu bir gezi için ailemle birlikte Denizli’de bulundum. Gezi programımızın üçüncü günü sabahı da Laodikeia Antik Kenti’nden başlıyordu. Örenyeri araç giriş kapısı önünde sırada bekliyorduk. Önümüzdeki araçta yer alan ziyaretçiler -bizim de kendi aracımızdan duyabileceğimiz bir ses tonuyla- bilet kesimi için kendilerine yaklaşan güvenlik görevlisine seslendiler: “Hemşehrim, bir bakar mısın? Biz buranın yabancısıyız. Bayram için geldik. Geziyoruz. Levhayı görüp buraya geldik. İçerde ne var? Önemli bir şey yoksa boşuna bilet almayalım!” Görevli ne dese buyurursunuz: “Önemli bir şey yok abi, sadece taş! Şehir merkezini gezin siz!” Araçta dört kişi vardı. Hep bir ağızdan “eee o zaman dönelim biz” dediler. Müdahale etmeye fırsat kalmadı. Ve hakikaten araçlarıyla hızlı bir manevra yaparak sıradan ayrıldılar. Ey Tanrım; soran da mı, cevap verende mi kabahat?.. Görevlinin "sadece taş" dediği o antik kenti biz tam 3 saatte ancak gezebildik. Biz oradayken kalabalık bir yabancı turist kafilesi de geldi. Birlikte dolaştık o eşsiz antik kent kalıntılarının arasında. Kültürel mirasımıza gösterilen bu ilgi ve sevgi ile hoşnut olduk. Olaydan uzaklaşmadan kısaca bilgi vereyim hemen size: Laodikeia Antik Kenti, Denizli’nin 6 kilometre kuzeyinde, giriş kapısı da ana otoyolun hemen sağında yer alıyor. Tabelası otoyolda yol alan ziyaretçilerin dikkatini çekecek nitelikte ve ulaşımı çok kolay. Sapaktan dönünce hemen örenyerine varıyor yol. Bu bir güzellik!

laodikeia, denizli, leodikeia, antik kentNitekim sözkonusu antik kent, M.Ö 3. yüzyıla tarihlenen, yaklaşık 5 kilometrekarelik alanda kuruludur. Anadolu’nun en büyük stadyumu (ölçüleri 285x70 m.), 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 nymphaeumu, 2 anıtsal giriş kapısı, Bouleuterionu, tapınakları, Peristylli evleri, Latrina, kiliseleri ve anıtsal caddeleri ile Hellenistik dönem mimarisinin ve Roma döneminin benzersiz yapılarına sahiptir. Kentin dört tarafını ise nekropol alanları çevirir. Laodikeia, Hıristiyanlık dünyası için de çok önemlidir. Çünkü kent M.S. 4. yüzyıldan itibaren Kutsal Hac Merkezi olma gibi dinsel bir özellik de taşımaktadır.

Yani; bayram günü orada nöbet tuttuğu için mutsuz olan, kültürel miras bilincinden yoksun o görevli; belki sadece geçimini sağlamak üzere bu işte çalışıyor; ve belli ki çalıştığı alana zerre kadar ilgisi yok, üstelik kendi kara cehaletini başkalarına da bulaştırmaya muktedir. İnanılır gibi değil! Hiç mi eğitim verilmiyor bu müze ve örenyeri çalışanlarına, diye soruyor insan kendi kendine. Yaşananları izleyen küçük kızımın dedesini kolundan çekiştirip, ‘lütfen görevli ile konuş dedeciğim, bir daha öyle söylemesin’ derkenki isyanını hiç unutamayacağım. Evet, ne yazık ki korkulan oldu ve potansiyel ziyaretçi kaçtı gitti. Belki de çevrelerine aktarabilecekleri bir farkındalık yakalayacaklardı… Kim bilebilir…

Sözün kısası; sıramız geldiğinde biletimizi alırken, ‘az önce öndeki araçtakiler ne dedi size’ diye, usulünce sorduk görevliye. Görevli, kendince anlattı bize aralarında geçen diyaloğun içeriğini. Kulaklarımızın şahit olduğundan farklı değildi söyledikleri. Üzüldük. Aracı park edince babam, yapılan yanlışın önüne geçmek, tekrarını engellemek amacıyla görevlinin yanına gidip -yılların verdiği deneyimle- güzel bir dille konuştu, nasihat etti. Umuyoruz ki orada, o günden bugüne her şey iyi yönde değişmiştir…

eski şark eserleri müzesi, museum of ancient orient, hitit, hittite, istanbul arkeoloji müzeleri, müze, kedi, müzede kedi, eski eserler salonu, archeology, museum

lugal-dalu heykeli, adab kralı, eski şark eserleri müzesi, istanbul arkeoloji müzeleri, archeology, museum, museum of ancient orient

lamassu, istanbul arkeoloji müzeleri, archeology, museum, eski şark eserleri müzesi, museums of ancient orient

III.salmanasar, shalmaneser III, assur kralı, assur, iatanbul arkeoloji müzeleri, archeology, museum, museum of ancient orient, eski şark eserleri müzesi

 

 

 

 

 

 

 

 

Küçük Gezginlere Yol Açın!

Doğrusu benim kızım bu konuda biraz şanslı olanlar arasında. Çünkü benimle birlikte sık sık seyahat ediyor ve müzelerde uzun saatler geçiriyor. Müzeye girdikten sonra aynı salonda oluyoruz ama; arzu ederse -gözönünden kaybolmayacak şekilde- serbest gezmesine izin veriyorum. Anlayacağınız, benim “mizik gezginim” müzedeki yönlendirmeleri okuyarak kendi adımlarıyla dolaşıyor, yazılanları okuyor, dikkatini çeken bir şey olunca yanıma koşup koluma asılıyor ve gözlerini kocaman açıp “anne gel bak ne buldum” diyor. Büyüklerden bağımsız, kendince keşfediyor sergi alanını. Hem de büyük bir keyifle… Müze gezimiz sonrasında da genellikle uzun uzun kızımı dinliyoruz. Soruları olursa cevaplarını birlikte arıyoruz.

Sırt çantasında ihtiyacı olabilecek hemen herşeyi de oluyor. Son dönemde, dedesinin önerisiyle, ses kayıt cihazı ve/veya fotoğraf makinesi de verdik yanına. Tam teçhizatlı gezgin oldu anlayacağınız! Gördüklerini fotoğrafladı. Hem de hiç titretmeden. Malum yeni nesil teknolojiye çok yatkın… Dilediği bilgileri cihaza kaydetti. Gezi defterine notlar aldı -Okuma yazma öğrendiğinde, seyahatlerde yanında taşıması için ona şirin bir defter hediye etmiştim. Defter epeydir bizimle geziyor-. Yorulduğunda dinlenme alanında oturarak, gördüklerinden esinle resimler yaptı. Böylelikle gezisinden daha çok keyif almaya başladı. Eve döndüğümüzde dedesiyle “İdil’in objektifinden yansıyanlar” başlıklı bir dosya oluşturdular. Kızım, istediğinde gidip dosyadakileri inceliyor, kendine göre düzenliyor. Okul ödevlerinde bu materyallerden faydalanarak projeler hazırlıyor.

bes, istanbul arkeoloji müzeleri, archeology, museum, arkaik dönemÇocuklara bir şeyler öğretmek o kadar zor değil aslında. Her çocuğun tercih ettiği bir öğrenme biçimi var tabi. Bunu saptadığınızda iş kolaylaşıyor. Hele bir de işin içine kişisel deneyimler giriyorsa öğrenmek daha eğlenceli hale geliyor. Gördüğünüz gibi; “an”ı kayıt altına alabilirsek ve bir de onu erişime hazır halde tutarsak; anılarda değil, bir devinim halinde hayatımızın içinde anlam kazanmaya devam ediyor. Deneyime dönüşen geziler kolaylıkla unutulmuyorlar. Dolayısıyla, biz ebeveynlere düşen bazen sadece ortamı hazırlamak, yani bu kadar küçük bir adım yeterli olabiliyor. “Deneysel öğrenme” çocuğun adımlarının ardı sıra takipte oluyor zaten.

Yeter ki siz çocuğunuzun yürüyeceği yolu hazırlayın…gezi notları arkeoloji müzesiİlerleyen paragraflarda paylaşacağım. Cumartesi günkü müze gezimizde, elinde gezi defteri, bir oraya bir buraya hızlı adımlarla yürüyor, -sanırım bazen minik olmanın avantajlarından faydalanarak, bazen de şirinlik işe yarıyor olmalı öne geçmek için- kalabalığın içinde kendine yer açıp sergi alanındaki eserlerin altında yazan bilgilerden “bilmediği/kendisine yabancı gelen kelimeleri” listeliyordu benim Minik Gezginim. İtiraf etmeliyim, çaktırmadan uzunca bir süre onu izledim. Hem de, engel olamadığım, yüzümdeki o koca gülümsemeyle… Bir çocuğun müzeyle, kendi yöntemleriyle, tamamen kendi usulünce kurduğu etkileşimin, özel bir değer yarattığını düşünüyorum. Sözler uçar yazı kalır deriz ya hani… Bir kitaptan okumak yerine, imkan varsa eğer o ortamda bulunmak, doğrudan kendi gözlerimizle görmek sergi alanına dair algımızda ve bundan sonraki yaşamıma aktaracağımız kültürel belleğimiz için son derece değerli “an”lar oluşturuyor. Şükür ki, müzeciliğin günümüzdeki seyri de bu yönde gelişmekte ve hızla hayatlarımıza dokunmakta!

hitit, istanbul arkeoloji müzeleri, archeology, museum, museum of ancient orient, eski şark eserleri müzesiMüzeler, artık seyirlik vitrinlerden ibaret değil. Her yaştan, her kültürden ziyaretçinin kendine has deneyimler geliştirebileceği ortamlar tasarlanarak yeniden düzenleniyorlar. Müzeler artık; ziyaretçileriyle interaktif ortamlar sayesinde konuşuyor, onlara bizzat hitap ediyor; “akılda kalan” ve belki de daha çok “keyif vaat eden” deneyimsel bir gerçeklikte vücut buluyorlar. Bilginin nasıl sunulduğu her zaman önemlidir. Ona şüphe yok! Müzeciliğin tarihsel serüveninde ve çağımıza yansıyan gelişmelerinde de bunu görmek mümkün.

Küçüklüğümüzdeki okul gezilerini ve müze ziyaretlerimizi hala yüzümü ekşiterek anımsıyorum. İnanın bana… Kalabalık grup önünde yürüyen tek bir anlatıcı, ilgimizi toplamak için kulaklarımızda adeta yankılanan anlatıcının o giderek yükselen tiz sesi; -sanki etrafta başka ziyaretçi yokmuşçasına- ‘çocuğum oraya elini sürme, arkadaşınla konuşma! kem küm…cısss…’ uyarıları eşliğinde grubun hızına ayak uydurmak için atılan koşar adımlar; ışığı yansıtan vitrin camlarından ötürü göremediklerimiz; kalabalıktan sıyrılıp bakamadıklarımız; ve nihayet sonlanan gezimizden aklımızda kalan sınırlı sayıda ve unutulmaya hazır minik bilgiler ile zavallı küçük ayaklarımızın sızısı… Sonuç: Kısa sürede başladığı noktaya geri dönen bilgi dağarcığı sendromu(!) Ya da durumu ‘hüsran’ olarak da özetleyebiliriz.

troya müzesi, troas, troia museum, çanakkale, archeology, museum, museum of troy, 2018 troya yılıİşte bu nedenle yukarıda sizinle paylaştığım bugüne dair kişisel deneyimlerimin mutluluk verici olduğunu savunuyorum. Ülkemde yaşanan -geç de olsa- bazı gelişmeleri gözlemlemek gerçekten mutluluk verici. Çocuklarımız, gençlerimiz pek çok şehrimizde yenilenen müzelerimize kolayca ulaşabilirler. Artık; çocukların çocukça gezebileceği; çocukça bakıp, çocukça dokunabileceği; çocukça sorularına cevaplar bulabileceği, -iddia ediyorum- öğrenebileceği ve yıldızlı çocukluk hatıralarına ekleyebileceği müzelerimiz var. Bu müzeler, biz büyüklere de önemli deneyimler vaat etmeye devam ediyorlar.

“Bir Müzeyi Ziyaret Etmek Amacıyla Şehirlerarası Yolculuk Yaptınız Mı Hiç?”

Cevabınız “evet” ise; “peki, en son ne zaman?” diye soruyu derinleştirelim. Hangi müzeye gittiniz? Kiminle birlikte gittiniz? Şimdi o geziyi anımsadığınızda ne hissediyorsunuz? Bunu düşünelim… Birlikte düşündürelim…

troya müzesi, çanakkale, troas, troya museum, homeros , museum of troy, archeology, 2018 troya yılıBulunduğumuz yıl içinde tam da bu amaçla İstanbul’dan Çanakkale’ye yol aldığım ve memnuniyetle sonuçlanan Troya Müzesi gezimden bahsetmek istiyorum sizlere…Bildiğiniz üzere, Troya’nın UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabulünün 20.yıldönümü ve Avrupa’da Kültür Mirası Yılı ilan edilmesi nedeniyle 2018, ‘Troya Yılı’ ilan edildi. Birçok anlamda bir ilk olan Troya Müzesi de aynı yılda kapılarını ziyaretçilere açtı. 2018 Troya Yılı boyunca Çanakkale ilimizin, uluslararası işbirlikleri ve kültür, sanat, bilim ve spor etkinlikleri ile dünyanın buluştuğu bir merkez olma projesi içinde konumlandırılan bir açılıştı bu. Ve gururla söylüyorum ki, Troya Müzesi, Türk müzeciliğinin önemli adımlarından bir tanesidir. Tamamen modernize olmuş bu müze, farklı yaştaki aile bireylerine (kızım, annem, babam ve ben), yani her birimize ayrı ayrı hitap etmeyi başardı. Hem öğrendik; bildiklerimiz üzerine yeni bilgiler/yorumlar ekledik; hem de büyük keyif aldık. Güzel olan şu ki, uğruna uzunca bir yolculuk yaptığımız bu gezi amacına ulaştı!

troya müzesi, troas, troya museum, çanakkale, museum of troy, 2018 troya yılı, archeologytroya müzesi, troas, troia museum, çanakkale, museum of troy, archeology, 2018 troya yılıTroya Müzesi’nde; Homeros’un İlyada Destanı ile tarihe geçmiş Troas Bölgesi’nde iz bırakan Troya ve kültürlerinin yaşamı ve arkeolojik tarihi, kazılardan çıkan eserler aracılığıyla anlatılıyor. Aslında ziyaretçiler müzeyi gezerken yedi başlığa bölünmüş bir hikâyeyi takip ediyorlar: Troas Bölgesi Arkeolojisi, Troya’nın Tunç Çağı, İlyada Destanı ve Troya Savaşı, Antik Dönemde Troas ve İlion, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemi, Arkeoloji Tarihçesi, Troya’nın İzleri.

Müze ziyareti rampadan aşağı inerken başlıyor. Rampanın duvarlarında bulunan nişlerde Troya’nın farklı katmanları; mezar taşları, büyük boy heykeller, sahne canlandırmaları ve büyük boy fotoğraflarla anlatılıyor. Müzenin giriş alanı olan, Troas ve çevresini konu alan sirkülasyon bandında ise devam eden sergi katları öncesinde ziyaretçiye bir oryantasyon sağlamak amacıyla genel olarak arkeoloji bilimi ve tarihleme yöntemleri hakkında bilgi veren şemalar, çizimler, metinler bulunuyor ve interaktif yöntemlerle ziyaretçilere aktarılıyorlar.

troya müzesi, troas, troia museum, çanakkale, kids in museum, çocuklar için hafıza kartları, museum of troy, archeology, kültürel mirastroya müzesi, troia museum, çanakkale, museum of troy, archeology, çocuklar müzede, kids in museum, kültürel mirasMüze üç kattan oluşuyor. Ziyaretçiler her sergi katına rampadan çıkarak ulaşabiliyorlar. Zemin Katta; Troas, coğrafyası ve arkeolojik kalıntılarıyla genel olarak anlatılıyor. Assos, Tenedos, Parion, Alexandria Troas, Smintheion, Lampsakos, Tyhmbria, Tavolia ve İmbros kentlerinin -her kentin panosunda Troas Bölgesi’nde nerede olduğu işaretlenerek- tarihleri ile kazılarda ortaya çıkarılan eserler bu katta yer alıyor. Kentlerin pano üzerindeki tanıtımında eserleri veya adları basitçe açıklamayı hedefleyen, çocuklara yönelik keşif kutuları bulunuyor. Dardanos ve Çan Tümülüsleri ile satraplık dönemine tarihlenen Altıkulaç Lahti de bulunuyor. Dedetepe Tümülüsü bir yansıtmayla yeniden canlandırılırken, Dardanos Tümülüsü’ne interaktif bir ekrandan girilip gezilebiliyor.

troya müzesi, troas, troia museum, mjuseum of troy, archeology, 2018 troya yılıtroya müzesi, troas, troia museum, çanakkale, museum of troy, archeology, 2018 troya yılı1.kata geldiğimizde; Troya’nın Tunç Çağı dönemlerini gözlemleyebiliyoruz. Bu bölümde kronolojik bir sırayla Troya’nın katmanları ve gelişim evreleri anlatılıyor.

2.katta; Arkaik Çağ’dan Doğu Roma İmparatorluğu’na uzanan bir tarihi dönemde İlyada ve Troya Savaşı Destanı’nın bölgedeki sözlü geleneğe, inanç dünyasına, siyasete, mimariye ve sanata yansımaları ele alıyor. Troya Savaşı, ozanı, kahramanları, olayları, mekânları; sikkeler, çanak-çömlek ve mermer eserlerle beraber, çizimler, maketler ve dijital programlarla tanıtılıyor. Troya Savaşı ve Troya’nın yıkılış hikâyesi kapalı bir alanda Attika vazoları ve gölge oyunundan esinlenmiş, dijital efektlerle kurgulanmış 3-4 dakikalık bir animasyonla anlatılıyor. Ayrıca Antik Dönemde bölgedeki maddi kültürün gelişim hikâyesini, tarihi olaylar (Xerxes’in Çanakkale Boğazı’nı geçerek Yunanistan’ı istilası, İskender’in Çanakkale Boğazı’nı geçerek Priapos’ta Pers ordusuyla savaşı, Roma imparatorlarının ziyaretleri gibi) çerçevesinde sunuluyor. Müzenin bu katı benim en etkilendiğim bölüm oldu!

3.katta ise; Beylikler ve Osmanlı Dönemi’nde Troya ve çevresinde devam eden yerleşim ile ilgili bilgiler aktarılıyor. Devam eden çanak-çömlek geleneği, taş işçiliği ve sosyal yaşam taş eserler, sikkeler ve seramiklerle birlikte sunuluyor. Ayrıca bu katta 19. yüzyıldan bu yana devam eden kazıların tarihi ve hikâyesi anlatılıyor.

istanbul arkeoloji müzeleri, osman hamdi bey yokuşuGelelim, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne!

Günlerden Cumartesi. Erenköy’den hareketle, kızımla birlikte öğleden önce tarihi yarımadaya varıyoruz. Sonbahar güneşi sırtımızdan yükseliyor… Sıcacık bir temas bu. Ulu ağaçların uzun dallarıyla sardığı caddelerde heyecanlı adımlarla yürüyoruz. Aheste süzülerek aralıklarla yere düşen yapraklar inceden esen rüzgarda lirik bir melodiye dönüşüyor. Zamana tanıklık eden taş binalar önünde farklı kültürlerden turistlerin ilgi dolu bakışları ve çabuk çabuk çekilen hatıra fotoğrafları… Her objektifin ardında başka bir dünya görüşü… Az ileride, geleneksel kıyafetlere bürünmüş simitçinin, mısırcının, kestanecinin sesleri karışıyor güne. Çocuklar koşturuyor etrafta. Farklı dillerde yapılan sohbetlerin fısıltıları uçuşuyor havada. Neşeli bir kalabalık bu. Tarihin mistik kokusu güneşle sarmaşdolaş kalabalığın ruhunu okşuyor adeta… Gülhane Parkı girişinin sağından, Osman Hamdi Bey Yokuşu’na yöneliyoruz kızımla. Sağlı sollu yolu çevreleyen geçmiş çağlardan kalma eserlerin büyüsünü yaşayanın tek biz olmadığımıza eminiz. Bir an önce restorasyon sonrası ziyarete açılan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin görkemli giriş kapısına varmak için sabırsızlanıyoruz.

sanat tarihi, museum, osman hamdi bey, istanbul arkeoloji müzeleri, müze-i hümayün, sanayi-i nefiseosman hamdi bey, istanbul arkeoloji müzeleri, sanat tarihi, museum, müze-i hümayuntiled kiosk museum, çinili köşk, istanbul arkeoloji müzeleri, müze-i hümayun, kültürel miras, istanbul“Müze-i Hümayün” namıdiğer “İmparatorluk Müzesi” olarak kurulan bu müze ilk kez 13 Haziran 1891 tarihinde ziyarete açılır. İsminin çoğul olarak kullanılmasının nedeni, idaresi altında Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi, Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ayrı müzenin bulunmasıdır. Türkiye’nin ilk müzesi olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, dünyada müze binası olarak tasarlanan ve kullanılan ilk on müze arasında yer alır. İstanbul Arkeoloji Müzeleri, 1992 yılında, Avrupa Konseyi tarafından “Yılın Müzesi’’ seçmiştir.

Yanlış duymadınız evet 1992. Şimdi yıl 2019. Yer İstanbul. Ve tarihi müzenin ancak belli bir kısmı ziyarete açık! Üstelik çalışmalar -mecburen- devam ettiğinden dolayı matkap sesleri eşliğinde geziyorsunuz müzeyi… İlgili makamlar, 2020 Haziran sonuna kadar tüm restorasyonun tamamlanacağını ve müze koleksiyonunun hak ettiği sergilemeye kavuşacağını bildirmişler. Peki, başlı başına bir kültürel miras olan bu değerli müze modernize edilerek daha evvel hayatımıza kazandırılamaz mıydı? Kültür, sanat ve kültürel miras alanındaki önem, öncelik sıralamamız hakkında bir kez daha etraflıca düşünmeye davet ediyorum yetkilileri!

osman hamdi bey, istanbul arkeoloji müzeleri, kültürel miras, museum, archeologyAnkara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezdikten sonra kızım, “anneciğim İstanbul’da da böyle bir müze yok mu” diye sorunca, geçen yıl da getirdim onu buraya. Gördüklerinden hem etkilendi hem de açıkça sergi alanlarının özensizliğine ve yıpranmışlığına şaştığını ifade etti. Bir de eserlerin üzerine gölgemiz düştüğü için “ışıkları ayarlayamamışlar” dedi. Haklıydı! Restorasyon tamamlanınca yine geleceğiz, o zaman daha güzel olacak diye teselli etmiştim onu…

Gelin, küçük bir parantez açarak, burdan Berlin’e uzanalım. "Dünyaca ünlü" Pergamon Müzesi. Avrupa’nın dünyaya hükmettiği dönemde ortaya çıkan “evrensel müze” kavramının günümüzde de yaşayan en önemli eserlerindendir bu müze. Berlin’de Pergamon (Bergama)’u görmek; toprağından koparılan kültürel mirasımızın içimizi acıtan ve bir yandan da gördüğü kıymet ve nitelikli koruma ile hala ayakta kalmasına sevindiğimiz, bizi ikilemli düşüncelere götüren bir tarihi gerçekliktir. Bugün müzede sergilenen eserler, Alman arkeologların Osmanlı topraklarında etkili oldukları 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarındaki kazılarda ortaya çıkarılmışlardır. Görülen o ki, o dönemde Londra’da British Museum, Paris’te Louvre Müzesi ve Berlin’deki Kraliyet Müzesi arasında yaşanan, Doğu Akdeniz, Mısır, Eski Mezopotamya, Güney ve Doğu Asya’dan eser toplama yarışının yankıları günümüze değin uzanmaktadır.“Almanya’nın başkentindeki "Müze Adası"nda yer alan Pergamon Müzesi; Eski Eserler Koleksiyonu, Yakın Doğu Müzesi ve İslam Müzesi olarak üç bölümden oluşan müzenin her bir bölümü eski Osmanlı topraklarının antik mirasına adanmıştır. Bugün, Pergamon Müzesini gezen ziyaretçiler, Büyük Pergamon Sunağı’na ayrılan salona girmeden önce, Babil’deki İştar Kapısı ve Tören Yolu ile Milet Agora Kapısı’nın gerçek boyutlu mimari rekonstrüksiyonlarıyla karşılaşırlar. Büyük Sunağın salonunda ise ziyaretçileri, bir Hellenistik kenti olan Pergamon’dan gelen eserin devasa rekonstrüksiyonu karşılar.”

istanbul archaeological museum, istanbul arkeoloji müzeleriGelelim, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne!... Bizim müzemiz de tıpkı Berlin Pergamon Müzesi(Pergamon Museum) gibi üç büyük birimden oluşan bir müzeler kompleksidir. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin koleksiyonlarında imparatorluk topraklarından getirilen, çeşitli kültürlere ait bir milyona yakın eser bulunmaktadır. Bu koleksiyonun tarihi, Osmanlı döneminde müzeciliğin kurumsallaşmaya başladığı 1869 yılına uzanır.  1881 yılında Osman Hamdi Bey’in müze müdürlüğüne atanması ile birlikte Türk müzeciliğinde yeni bir çığır açılır. Osman Hamdi Bey Nemrut Dağı, Myrina, Kyme ve diğer Alolia Nekropolleri'nde ve Lagina Hekate Tapınağı'nda kazılar yapmış, 1887-1888 yılları arasında Sayda'da (Sidon) yaptığı kazılar sonucunda Sidon Kral Nekropolü'ne ulaşmış ve dünyaca ünlü İskender Lahdi başta olmak üzere pek çok lahit ile İstanbul'a dönmüştür.

çinili köşk, istanbul arkeoloji müzeleriçinili köşk, istanbul arkeoloji müzeleri, tiled kiosk museum, istanbul archaeological museumeski şark eserleri müzesi, museum of ancient orient, istanbul arkeoloji müzeleri, istanbul archaeological museumsEski Şark Eserleri Müzesi olarak kullanılan bina, Osman Hamdi Bey tarafından 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi yani Güzel Sanatlar Akademisi olarak inşa ettirilmiştir. Binanın mimarı daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri Klasik binasını inşa edecek olan Alexander Vallaury'dir. 1917 yılında akademinin Cağaloğlu'na taşınması üzerine bu bina müzeler müdürlüğüne tahsis edilmiştir. 1472 yapım tarihli Çinili KöşkFatih Sultan Mehmet’in av köşkü olup, İstanbul’un en eski sivil mimarı örneklerindendir. Arkeoloji Müzesi ise dönemi için, dünyada müze binası olarak inşa edilmiş ender yapılardan biri olma özelliği ile göze çarpar. İstanbul'daki Neo-Klasik mimarinin en güzel ve görkemli örneklerinden biridir. Alınlık üzerinde bulunan Osmanlıca yazıda "Asar-ı Atika Müzesi" (Eski Eserler Müzesi) yazmaktadır. Yazının üzerinde bulunan tuğra, Sultan II. Abdülhamid' e aittir.  Bunları belki biliyordunuz, belki de şimdi benden duydunuz. Yineliyorum,  İstanbul Arkeoloji Müzeleri, binasıyla, koleksiyonuyla, tarihiyle, başlı başına bir kültürel mirastır! Siz de benimle aynı fikirde misiniz?  Müzemizin, günümüz dünya müzeleriyle rekabet edecek güce kavuşması için elimizi çabuk tutmalıyız. Bu, bizim öncelikli hedefimiz olmalıdır, diyorum. Üstüne basa basa söylüyorum!

istanbul arkeoloji müzeleri, archeology, museum, sanat tarihi, mezar steli

istanbul arkeoloji müzeleri, athena heykeli, sanat tarihi, archeology, museum, sanat tarihi, kültürel miras

istanbul arkeoloji müzeleri, sanat tarihi, arcehology, kounos heykeli başı, erdek, kyzikos antik kenti,

Troya Müzesi’nden bugün gururla bahsedebiliyorsak bu bizim kazancımızdır! İlerleyen dönemde ele alacağım, ancak burada adlarını anmak istiyorum. Bugün İstanbul dışındaki farklı şehirlerimizde bulunan, yenilenerek ziyarete açılmış övgüye değer başka müzelerimiz de var. Bu yaz ziyaret etme şansı yakaladığım müzelerimizi alkışlar eşliğinde size bildirmek isterim: Tek kelimeyle “şahane” Şanlıurfa Arkeoloji ve Haleplibahçe Mozaik Müzesi; koleksiyonu ve başarılı sergi alanlarının büyüsünden kurtulamayacağınız Hatay Arkeoloji Müzesi; başarılı tanıtım etkinlikleriyle ünlenmiş olan, hakikaten etkileyici Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi ve Mozaik Müzesi’nin gölgesinde kalmış gibi görünen, oysa arkeolojik mirasın çok değerli eserlerine ev sahipliği yapan Gaziantep Arkeoloji Müzesi. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin de bir an önce bu listede yerini almasını bekliyorum...

iskender lahdi, iskender lahiti, sarcophagus of aleksander the great, istanbul arkeoloji müzeleriHaftasonumuza değer katan bu müze ziyareti bir hayal kırıklığı ile sonuçlanmadı. Öncelikle açık bir dille bunu belirteyim. Satır arasında derin bir “oh” çektiğinizi duydum sanki… Laf aramızda ben de öyle yaptım. Müzenin yeni açılan bölümlerinde, yukarıda bahsettiğim müzelerimizde olduğu gibi, modern çizgi yakalanmış. Gördük ki, eşsiz nitelikteki eserlerimiz, nihayet, nitelikli biçimde koruma altına alınmış. Örneğin; eski salondan yeni salona taşınıp, özel aydınlatmalar ve camekan ile çevrilen İskender Lahdi. Müzemizin kurucusu Osman Hamdi Bey için güzel bir alan oluşturulmuş. Yeni bölümdeki tüm alan aydınlatmaları başarılı bir şekilde tasarlanmış. Eski salona geçtiğinizde aradaki açık fark hemen kendini gösteriyor zaten. Bu arada, benim Minik Gezginim de aynen böyle söyledi… Sergilenen dönemin hikayesi yazı, resim, çizim desteğiyle başarılı şekilde zenginleştirilmiş ve bugünün müze ziyaretçilerine hitap etmeyi başarmış. Kısacası, yeni sergi alanı hakikaten seviye atlamış! Vaat edilen sürede tamamlanırsa eğer, önümüzdeki yılın bahar aylarında bu müzede etkisinden uzun süre çıkamayacağımız bir gezi gerçekleştireceğimizi ümit ediyorum…

ağlayan kadınlar lahiti, istanbul arkeoloji müzeleri, archeology, museum,

istanbul arkeoloji müzeleritabnit lahiti, istanbul arkeoloji müzeleri, archeology, museum, mısır, eski şark eserleri, sanat tarihi, sidon, istanbul archaeological museumsSanki bir an için sessizlik oldu. Bana mı öyle geldi? Yoksa eski çağ sanat eserleri mi konuşuyor? Kendi aralarında sohbet ediyor olamazlar ya? Hih! Yoksa?.. Tabnit Lahdinin içindeki mumyanın kemikleri mi tıkırdadı az önce?.. Sakın, Pers ordusunun atlıları geçiyor olmasın?.. Ağlayan Kadınlar lahdinden mi geliyor o ses? Ben bir ses duydum. Eminim. Duydum. Sessizliğin içindeki o sesi duydum! Sizler de kendi haline terk edilmiş olan kültürel mirasımızın sesini duyabiliyor musunuz? Kulak verin lütfen! Tüm varlığıyla bize sesleniyor. Bugüne sesleniyor. Yetiştirmekte olduğumuz gelecek nesillerimize sesleniyor. Bakın ne diyor: “Hatırla geçmişini, unutma geleceği!”

Sevgiyle kalın.

 

 

 

Kaynakça:

*Troya Müzesi; https://www.kulturportali.gov.tr/portal/troya-muzesi

*İstanbul Arkeoloji Müzeleri;  https://istanbul.ktb.gov.tr/TR-202450/istanbul-arkeoloji-muzeleri.html  

*Pergamon Müzesi; Can Bilsel; http://www.aktuelarkeoloji.com.tr/berlinin-pergamon-muzesi

*Osman Hamdi Bey; https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=IAR01&DistId=IAR

 

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Scroll to top
error: Content is protected !!