İstanbul’u Yaşıyorum! / 4

şeker ahmet paşa, erenköy tren istasyonu, istanbul, kültürel miras

Erenköy'ün Tarihe İz Bırakan Sakinleri

“Mevsim iyi, kâinât iyiydi; 

Yıldızlar o yanda, biz bu yanda, 

Hulyâ gibi hoş geçen zamanda 

Sandım ki güzelliğin cihanda 

Bir saltanatın güzelliğiydi. 

İstanbul'un öyledir bahârı; 

Bir aşk oluverdi âşinâlık... 

Aylarca hayâl içinde kaldık; 

Zannımca Erenköyü’nde artık 

Görmez felek öyle bir bahârı.” -Yahya Kemal Bayatlı “Erenköyü’nde Bahar”        

erenköy, köşk, istanbul, kültürel miras

Erenköy’ün Kısa Tarihi

Tarihi prehistorik çağlara uzanan Erenköy, 14. yüzyıldan itibaren bir yerleşim yeri olarak anılmaya başlanır. Orhan Gazi’nin komutanlarından Konuralp, 1331 tarihinde Kayışdağı’nın batı eteklerini ve bugünkü İçerenköy bölgesini feth eder. Konuralp’in savaşçı erenlerinin öncülüğünde bölgeye gelenler, Merdivenköy öncelikli olmak üzere Erenköy-Göztepe bölgesine yerleşirler.  Eren Baba ve Ali Gazi yönetiminde kurulan ilk yerleşim yeri Tekkebağ Köyü olur ve 1335 yılına tarihlenir.  Tarih 1465’i göstediğinde ise bölgenin tapu kayıtlarındaki adı artık -Eren Baba’dan esinle- “Erenköy” olarak geçmektedir.

erenköy, istanbul, istasyon, kültürel mirasCumhuriyet yıllarındaki Erenköy’e baktığımızda, ağırlıklı olarak nüfuzlu kesimin özenle inşa edilen büyük bahçeli köşklerde süren yaşamını ve öte yanda, mevsimsel döngülerde, köklü Levanten aileler için çekici bir sayfiye merkezi olma özelliği taşıdığını görürüz.

1934 yılında derlenen bir kent rehberinde Erenköy’ün Bostancı, Suadiye, Caddebostan, Sahrayıcedid, Göztepe ve Merdivenköy’ü kapsadığı göze çarpar. 1930- 1967 yılları arasında Erenköy, Kızıltoprak ile birlikte Kadıköy’ün iki bucağından biri olarak geçer. 1967’de ise doğrudan Kadıköy İlçesi’ne bağlanır. 1974’ten itibaren de bildiğimiz bugünkü sınırlarına kavuşur.

erenköy, istasyon, kültürel miras1950’lerden sonra hızlanan “apartmanlaşma” trendi, ilkin Kadıköy’ü etkisi altına alır. Bir süre korunagelen Erenköy de; 1973 tarihinde Boğaziçi Köprüsü’nün açılması ile yeniden hızlanan “çarpık yapılaşma” dalgasından nasibini alır. Semte ruhunu veren bağlar, bahçeler sökülür, konak ve köşkler yıkılır, yerlerine çok katlı apartmanlar inşa edilir.

Çocukluğu 1975 sonrasına denk gelen Erenköylüler işte bu apartmanlarda büyüdü... Komşuluk ilişkilerinin canlılığını koruduğu bu nezih çevrede, henüz yeşil alanlara duyarlılığın sürdüğü dönemlerdi ve hiç kuşkusuz çocuklar güvenle, en kıymetlisi de “çocukça bir neşeyle” bu apartmanların ağaçlı, çiçekli bahçelerinde; ve semt parklarında doyasıya oynama lüksüne sahip olarak büyüdü. Bugün gözlerim dolarak, çocukluğumdan hatırladığım Erenköy işte bu! Kaybedilenler ise hepimizin önünde ve ardında; bugünkü çocukların ise sırtında bir yük… Gerçek şu ki; doğadan çalarak atılan her şehirleşme adımı, gelecek nesillerin nefesinden bir nefes daha eksiltiyor...

kazım karabekir müzesi, erenköy, istanbul, müze, kültürel miras

Erenköy’de Bir Müze-Köşk

kazım karabekir paşa müzesiKazım Karabekir Paşa’nın 1929 yılında Erenköy Tren İstasyonu’nun bulunduğu hatboyunda yer alan -satın alıp yaşadığı- köşk, 1 Ekim 2005 yılında müzeleştirilmiştir. Bu müze-ev, 20 odalı ve 4 katlı olup, burada Kazım Karabekir Paşa ve ailesine ait kişisel eşyalar ile dökümanlar sergilenmektedir:  Paşa’nın üniformaları, dürbünü, müzik plakları, madalyaları, eyeri, çok sayıda kitabı, çarıkları, özel eşyaları, portresi, savaşta kullandığı kar ayakkabıları, silahları ve şarapnelli çadırı görülebilir. Ayrıca üniformaları, fotoğrafları, piyanosu ve kemanı… Bana göre, müzede bulunan en anlam yüklü eser ise; Paşa’nın yetim çocuklara söylettiği güfte ve bestesi kendisine ait olan “Türk Yılmaz Marşı”nın taş plağı.

Şimdi, yakın tarihimize ışık tutan bu “müze-köşk”ün tamamladığı esaslı tarihi sürece gelin daha yakından bakalım…

zürafalı köşk, kazım karabekir paşa müzesi, erenköy, istanbul, kültürel miras, kazım karabekir paşa, münif paşaKadıköy-Erenköy tren hatboyuna inşa edilen ilk adıyla “Zürafalı Köşk”, adeta tarihin sessiz ve yılmaz tanıklarından biri! Köşkün inşa tarihi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, yapı önceleri, ilk sahibi olan, II. Abdulhamit dönemi Maarif Nazırı Münif Tahir Paşa ve bahçesine yerleştirilen gerçek boyutlu bir zürafa heykeli ile anılır. Zürafa heykeli, İtalya’da heyketraş Rozette tarafından yapılır ve İstanbul’a getirtilir.

Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet’e geçiş sürecinde köşk bir süre boş ve bakımsız kalır. Hatta bahçedeki ağaçların ve zürafa heykelinin rüzgarlı günlerde çıkardığı hışırtılı seslerden dolayı zaman içinde, halk arasında “perili köşk” olarak da anılır. “Bahçede sandalla gezilebilecek ebatta büyük bir havuz vardı. Bu zaman içinde yok oldu. Münif Tahir Paşa’nın Çubuklu’da da bir köşkü bulunmakta idi.  Bu köşk-yalının “merdivenli ağacı” tüm İstanbul’un bildiği bir şeydi. Eğitimini Almanya’da tamamlayan Münif Paşa birkaç dil bilir, köşkünde İngiliz mürebbiyeler bulunurdu. Münif Paşa, Erenköy’deki köşkünde uzun bir süre oturamadı. Münif Tahir Paşa Erenköy’de 82 yaşına kadar oturabildi. Ve burada vefat etti.”

***

Münif Paşa’yı biraz daha yakından tanıtmak isterim size…

münif paşa, mehmet münif tahir paşa, istanbul, erenköy, zürafalı köşk, kültürel mirasMünif Tahir Paşa (1830-1910):Paşa’nın İstanbul’daki ikametinin Çubuklu ve Erenköy semtlerinde geçtiği bilsine ulaştım. Çağının öncülü olmayı seçen bir bakış açısıyla bu her iki köşkün de çağdaşları içinde oldukça dikkat çekici ve farklı özellikler taşıdığı dönemi anlatan kayıtlarda açıkça ifade edilmiş: “Yaşadığı dönemde fikirleriyle olduğu gibi yaşam şekliyle de çevresindekilerden farklı olmuştur. Anlatılanlara göre yaşadığı ev, bulunduğu sokağın en güzel evidir. Güzel olduğu kadar yaşadığı konağın da Avrupa’yı örnek alırcasına eski tip kafesli pencereler yerine “panjur” adı verilen Avrupai bir tarz sergiler. Münif Paşa, adeta çevresindeki insanlara bu tür yeniliklere örnek teşkil etmekteydi. Paşanın evi o semtte o kadar dikkat çekerdi ki, büyüğü küçüğü evin önünden her geçişinde hayranlıkla bakar kalırlardı.”

Eğitimli bir ailede büyümüş; kendisi de iyi eğitim almış, gençliğinde Mısır, Kahire ve Şam’da; ardından devlet memuriyeti göreviyle Berlin’de bulunması sebebiyle Doğu ile Batı dünyasını karşılaştırma, yenilikleri bizzat gözlemleme şansına nail olmuştur. Tarihi kayıtlarda kensisinden; edebiyat, tarih, coğrafya, felsefe, hukuk, ekonomi alanlarında bilgi sahibi olan Münif Paşa; hoş sohbet, herkese anlayışla ve alçak gönüllükle davranan, herkesin anlayacağı dille konuşmaya gayret eden, ilerlemenin ancak düşüncelerle ve bu düşüncelerin herkese açıklanmasıyla olacağını savunan bir şahıştı; diye bahsedilir.

Bilimin ve aklın önemini kavramış, bunları yaşamın temel esası saymış positivist aydınlarımızdan Mehmet Tahir Münif Paşa, ilerlemede tek şartın medenileşmek olduğunu savunmuştur. Medenileşmek Münif Paşa’ya göre şöyle tanımlanmıştır: “Teknoloji, fen, eğitim, kısacası bilimdeki ilerlemeleriyle batı medeniyetiyetin kaynağıdır. Bu sebeple batı örnek alınmalı ve batıya benzer yenilikler yapılmalıdır. Öncelikle, yapılacak bu yeniliklerin kalıcılığı da halkın eğitilmesiyle yani fikir terbiyesiyle sağlanmalıdır.” Münif Paşa düşüncelerinin özünde yatan bu fikirleriyle toplumun eğitilmesi konusunda oldukça faydalı işler yapmış ve ileriye dönük önemli ilklere imzasını atmıştır.

***

Zürafalı Köşk ne yazık ki orijinal haliyle günümüze ulaşamamıştır. Zürafalı Köşk’e itafen; Sunay Akın tarafından kurulan ve 23 Nisan 2005 tarihinde ziyarete açılan, Kadıköy’ün bir diğer özel müzesi olan Göztepe’deki Oyuncak Müzesi’nin girişine, orjinaliyle aynı boyutlarda üç adet zürafa heykeli yerleştirilmiştir.

şeker ahmet paşa, istanbul, resim sanatı, kültürel miras, sanat tarihi, erenköy“…Müzenin sokağında gerçek boylarında üç zürafa heykelini görünce şaşırdılar! Zürafaların sokağımıza konulduğu günden beri en çok karşılaştığım soru şu olmaktadır: "Neden zürafa?" Ressam Şeker Ahmet Paşa'nın yaklaşık 100 yıl önce yaptığı 'Erenköy' tablosunda iki yapı göze çarpar: Bunlar, Erenköy tren istasyonu ve tren yolunun altında bulunan bir konaktır. Bu iki yapıdan başka insan yapımı hiçbir eser yoktur tabloda! Çimenler ve ağaçların arkasında adalar rahatlıkla görülmektedir. İşte, o tablodaki konak, Mehmet Münif Paşa'nın konağıdır. Mehmet Münif Paşa, üç dönem eğitim bakanlığı da yapmış bir Osmanlı aydınıdır. Eserleri anlatmakla bitmeyecek Münif Paşa, Erenköy'deki konağının bahçesine bir zürafa heykeli koydurur. Bu heykel tüm kentte öylesine ünlenir ki zürafa heykelini görmek için İstanbullular Erenköy'e akın ederler. Tren yolunun kenarında olduğu için trenler bile durmakta, pencereye koşuşan yolcular zürafa heykelini neşe içinde seyretmekteydiler. İstanbul Oyuncak Müzesi'nin sokağında bulunan üç zürafa heykeli, Münif Paşa'nın ışığına, aydınlık düşüncelerine sahip çıkmanın, uygarlık, çağdaşlık adına yapacağımız hamlelerde ona gönderilen selamın adıdır.”[1]

***

kazım karabekir paşa müzesi, erenköy, istanbul, müze, kültürel mirasKöşk, I. Dünya Savaşı sırasında hastane olarak; ardından da bir süre okul olarak kullanılır. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ise Kazım Karabekir Paşa tarafından satın alınır.  1938 yılına kadar Kazım Karabekir ve ailesi bu yapıda ikamet ederler. Aile, bir süre politik görevler nedeniyle Ankara’ya taşınır ve bu dönemde köşk “yazlık” olarak kullanılır.

“Zürafalı Köşk’ün yerine iki kagir yapı yapıldı. Bu yapılardan biri bugün Kazım Karabekir için oluşturulmuş bir müzeye dönüştü. Kazım Karabekir 1948 yılında vefat edince, aile bu eve dönüş yaptı.”[2] Ailenin bu binadan ayrılmasından sonra köşk; 2003 yılında kızları Hayat Karabekir Feyzioğlu ve Timsal Karabekir Yıldıran ile torunu Gülden Gazioğlu tarafından Kazım Karabekir Paşa’nın anısını ve ideallerini yaşatmak amacıyla kurulan Kazım Karabekir Vakfı’na bağışlanmış ve Vakıf tarafından köşk ziyarete açılmıştır.

Köşkün ikinci sahibi Kazım Karabekir Paşa’nın kısa bir biyografisini paylaşmak istiyorum sizlerle…

kazım karabekir paşa, kazım karabekir paşa müzesiKazım Karabekir Paşa (1882-1948):İstanbul’da doğdu. Fatih Askeri Rüştiyesi ve Kuleli Askeri İdadisi’nden sonra 1902’de Kara Harp Akademisi’ni bitirdi. Kurmay Yüzbaşı olarak Manastır’a tayin edildi. Enver Paşa ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Manastır şubesini kurdu. Balkan ve I. Dünya Savaşları’nda görev aldı. Çanakkale Cephesi’ndeki Kerevizdere savunmasındaki başarılarından dolayı miralaylığa terfi ettirildi. 1918 yılında Birinci Kafkas Komutanlığı sırasında Erzincan ve Erzurum’u Ruslar’dan geri aldı. Sarıkamış, Kars ve Gümrü kalelerinin ele geçirilmesinden sonra tümgeneralliğe terfi etti. Azerbaycan’dan İngiliz kuvvetlerinin çıkarılmasını sağladı. Mütarekeden sonra 15. Kolordu Komutanı iken, Mustafa Kemal Paşa ve Milli Mücadele’yi destekledi. Kolordu komutanlığı sırasında savaşta yetim kalan 6000 çocuğu sefaletten kurtarıp vatana ve millete faydalı meslek sahibi bireyler haline getirerek gerçekten “babalık” yaptı… Doğu Cephesi komutanlığı sırasında Kars, Ardahan, Artvin’in işgalden kurtarılmasını sağladı. 1920 yılında rütbesi korgeneralliğe yükseldi. Ermeni Hükümeti ile yapılan Gümrü Antlaşması’nda ve Sovyet Rusya ile yapılan Kars Antlaşmaları’nda TBMM adına heyet başkanlığı yaptı. 1923’te Doğu Cephesi Komutanlığı’nın lağvedilmesi üzerine I. Ordu Komutanlığı’ndan istifa ettikten sonra TBMM’nde İstanbul milletvekili olarak Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyar Eğilmez ve diğer arkadaşlarıyla birlikte mecliste ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cunhuriyet Partisi’ni kurarak liderliğini yaptı. 1927 yılından askerlikten emekliye ayrıldı. 1946-1948 yılları arasında TBMM’nin başkanlığını yaptı. TBMM başkanlığı sırasında 1948 yılında Ankara’da vefat etti.

kazım karabekir paşa, mustafa kemal atatürk, kurtuluş savaşı, milli mücadele yılları

Erenköy’den Sahile Uzanan O Cadde…

Erenköy’ü kuzeyden, güneye dik olarak kesen, Şemsettin Günaltay Caddesi’nden başlayıp, Bağdat Caddesi’ni geçerek, sahilde son bulan o uzun caddenin adıdır “Ethem Efendi Caddesi”. Yaşadığım, büyüdüğüm semtten böyle uzun uzadıya bahsedip de ana caddemizin gizli kalmış, belki de unutulmuş anılarını yad etmemek olmaz değil mi?

edhem efendi, ethem efendi, ethem efendi caddesi, erenköy, istanbul, kültürel miras, hezarfenPeki bu cadde kimin adını taşıyor? Caddenin adını, 1829-1904 yılları arasında buralarda yaşamış, marangozluktan, mühürcülüğe, matbaacılıktan, mimarlığa, pek çok alanda başarı kazanmış Şeyh Ethem (Edhem) Efendi’ den aldığı rivayet ediliyor.  Aynı zamanda şair, musikisever ve ebru sanatçısı olan Ethem Efendi yaşadığı dönemde “bin sanat sahibi” anlamına gelen “hezarfen” lakabıyla anılmaktaymış.  “Doğramacılık, marangozluk, oymacılık, hakkaklık, mühürcülük, dökmecilik, tornacılık, demircilik, tesviyecilik, makinecilik, matbaacılık, dokumacılık ve mimarlık gibi fen ve sanatlarda kabiliyet ve özel çalışmaları sonucu ihtisas sahibi olmuştur. İstanbul’da ebruyu 20.yy’a taşıyan kişi olarak anılan Ethem Efendi, kendisine yeni bir teknikten bahsedildiği zaman ‘Tecrübeyi göğe çekmediler ya, biz de deneriz!’ der, denemeye koyulurmuş.”[3]

Günümüze dek Ethem Efendi Caddesi, yeşillikler içinde köşklerle dolu güzel bir ana cadde olma özelliğini koruyagelmiştir. Caddenin tarihe tanıklık eden yaşanmışlıklarını anlatmakla bitmez tabi… Köşkler, konaklar, bağlar, bahçeler ve dolu dolu anılar… Ben bu yazımda, kulağıma çalınan iki değerli anektodu sizlere aktarmak istiyorum. İlkönce güzel bir şiirin dizelerine gidelim birlikte...

erenköy, üç selvi, nazım hikmet ran, şiir, edebiyat, kültürel miras, istanbul

“Kapımın önünde üç selvi vardı.

Üç selvi.

Selviler rüzgarda sallanırlardı.

Üç selvi.

Kökleri yerde, başları yıldızlarda…” -Nazım Hikmet Ran “Üç Selvi”

1930’lu yıllarda; o güzel köşklerden biri de Memet Fuat’ın annesi Piraye Hanım’ın Vedat Örfi ile ilk evliliğinde 16 yaşında gelin olarak geldiği, Ethem Efendi Caddesi’nden başlayıp Erenköy İstasyonuna kadar dayanan 32 dönümlük büyük bir bahçe içerisindeki, Sultan Abdülhamid’in yaveri Mehmet Ali Paşa’ya aittir. Bu köşkün karşısında konumlanan Mithat Paşa Köşkü ise, anılmaya değer bir aşkın yuvası olmaya nail olmuş o yıllarda. Piraye Hanım, Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Vedat Örfi Bengü’den ayrıldıktan sonra, burada yaşarken, Nazım Hikmet ile tanışır.  Tarih 31 Ocak 1935’i gösterdiğindeyse Pendik’te evlenirler ve ardından bir süre de birlikte bu köşkte ikamet ederler.

erenköy, mithat paşa köşkü, istanbul, kültürel miras, köşklerO dönemde, “Bir Millet Uyanıyor” filminin bazı sahnelerini Mithat Paşa Köşkü’nde çeken Muhsin Ertuğrul’un yardımcılığını yapan Nazım Hikmet, Nişantaşı’ndaki İpek Film Stüdyosu’na gitmek için sabahları evden çıkıp Ethem Efendi Caddesi’ni geçerken; Mehmet Ali Paşa Köşkü’nün yıkık duvarından bahçeye atlar, Selamlık Köşkü’nün arkasındaki üç selvi ağacının yanındaki kapıdan çıkıp Erenköy Tren İstasyonu’na gider ve aynı yoldan da eve dönermiş. “İşte o her sabah ve her akşam rast geldiği o üç selvi onun hafızasına yer etmiş ve sonunda bir şiir olmuş. İşte o üç selvi ve selamlık kapısı, ama artık ne o kapı Selamlığa açılıyor ne de üç selvi her sabah ve akşam önünden geçen Nazım’a selam verebiliyor. Üçünden biri ise zaten kırılmış, kurumak üzere.”[4]

Köşk yıllar içinde el değiştirmiş ve farklı amaçlar için kullanılmış. Bugün ise bahçesinde büyük, yeni nesil binalar yer alıyor; Selamlık Köşkü ise restorant olarak hizmet veriyor.

nazım hikmet ve piraye hanım, 1930'lu yıllar, erenköy, ethem efendi caddesi, istanbul

Tarihte biraz daha geriye gidersek, Erenköy semtinin tarihimizdeki kahramanlık hikayelerinden birine de ev sahipliği yaptığını göreceksiniz. Sanırım en kıymetlisini sona sakladım...

vecihi hürkuş, kurtuluş savaşı, milli mücadele dönemi, erenköy, ethem efendi caddesi, istasyon, ethem efendi köprüsü, kültürel miras, Yıl 1919. İstanbul işgal altında. Türk Havacılık tarihinin en önemli isimlerinden biri olan mühendis ve pilot Vecihi Hürkuş; ve arkadaşları; o dönem Maltepe’de konuşlanan 3 Türk uçağını kaçırarak Milli Mücadele direnişine destek vermek için harekete geçer. Sabahın erken saatlerinde Kazım Bey’in kullandığı ilk uçak havalanmayı başarır. Ancak İsmail Bey’in kullandığı ikinci uçak bir engele takılarak düşer.  Üçüncü uçağı ise Vecihi Hürkuş kullanıyordur. Uçak motorundaki bir tıkanıklık nedeniyle zor hareket eder, Vecihi Bey gaz verip bir tümseğe vurdurarak motoru çalıştırmaya gayret edince de dengesi bozulur, düşer ve yanmaya başlar.  Fakat bu kaza Vecihi Hürkuş’u durdurmaya yetmez! Gürültüyü duyan ve gökyüzüne yükselen dumanı gören İngiliz İşgal Birliğine mensup Hintli askerler olay yerine doğru yaklaşmaya başlayınca, Vecihi Hürkuş tren istasyonundan, “hiçbir şey olmamış gibi” yolcularla beraber Haydarpaşa yönüne doğru giden ilk trene biner. Tren, Suadiye İstasyonu’na vardığında, kondüktör, durumun fark edildiğini, İngilizler’in kendisini takip ettiğini bildirir Vecihi Hürkuş’a. Bunun üzerine hızlı bir kararla, tren henüz hızlanmadan, Erenköy Köprüsü’nün loşluğu içinde kendisini boşluğa bırakır… Hürkuş’un anılarında “Kendimi o anda boşluğa bırakıverdim!” dediği yer neresidir sizce? Ethem Efendi Caddesi üzerinde tren raylarına geçit veren kavisli köprüdür!.. Şükür ki hikaye orada sonlanmaz. Hürkuş, düştüğü yerden çeviklikle kalkar, üstünü başını temizler ve civarda bulduğu ilk güvenli araç ile Kızıltoprak’a doğru hareket eder. Bu köprü, şüphesiz, Kurtuluş Savaşı yıllarında, İstanbul Anadolu yakasında yaşanan en önemli mücadele öykülerinden birine tanıklık etmiştir!

şeker ahmet paşa, erenköy tren istasyonu, istanbul, kültürel miras

Bazı hikayeleri biliyor olmak insanı tarihine daha çok yaklaştırıyor, yaşadığı topraklara daha çok bağlıyor değil mi? O caddelerde dolaşırken, bir tren hızıyla geçilen istasyonlar misali akıyor şimdilerde zaman; ama böylesi bilgilerle çok daha keyifli, çok daha anlamlı!..

“Her dakikasını ayrı hatırlarımErenköy’de geçen zamanımın” diyor Oktay Rifat “Anış” adlı şiirinde. Ne güzel söylemiş... Tarihe iz bırakan Erenköy sakinlerine saygıyla ve sevgiyle… Ruhları şad olsun!

Bu bahar, Erenköy'e yolunuz düşerse bir kahve içimlik soluklanın mutlaka. Şeker Ahmet Paşa'nın resmettiği o dinginliğin tadına varmak için...

 

Kaynakça:

https://www.academia.edu/23036126/_T%C3%BCrk_E%C4%9Fitim_Reformunda_Bir_%C4%B0sim_Mehmet_Tahir_M%C3%BCnif_Pa%C5%9Fa_

https://www.academia.edu/36109363/ERENK%C3%96Y_K%C3%96%C5%9EKLER%C4%B0-_MANSIONS

[1] İstanbul’da Üç Zürafa, http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/28/ct/haber,A039BA06FE3C4D9CB4C5BD7697B2A348.html

[2] http://www.turanakinci.com/portfolio-view/erenkoy-zurafali-kosk/

[3] http://www.ebrusanati.com/ozbekler-dergahi/edhem-efendi/

[4] https://lcivelekoglu.blogspot.com/2013/12/ekstasyonlar-4-erenkoy-tren-istasyonu.html

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Scroll to top
error: Content is protected !!