İstanbul’u Yaşıyorum! / 5

istanbulda erguvan vakti, kültürel miras, erguvan mevsimi, bahar, istanbul

İstanbul'da Erguvan Vakti!

CERCIS_SILIQUASTRUM_ALBIDA, beyaz renkli erguvan ağacı, erguvan, istanbul, kültürel miras, bilgekualayaziyorNisan ve Mayıs ayları arasında özel bir mevsim yaşanır güzel yurdumuzun kadim şehri İstanbul’da. Ben de usta yazarlardan esinle, adına “Erguvan Mevsimi” diyorum! Ihlamur kokulu bu güzel şehir, işte bu mevsimde kendiliğinden erguvan rengine bürünür. Zarif dallarıyla şehri saran erguvanlar, İstanbul’un yaşayagelen doğal bitki örtüsünden nadide bir armağandır bize... Japon kültüründe “sakura vakti” ne ise; biz İstanbullular için de “erguvan vakti” öylesi özel ve yaşamaya değerdir…

Kışın gövdesi çıplak olan erguvan ağaçları baharla birlikte bambaşka bir karaktere hayat verirler. Alaca pembe çiçekleriyle göz kamaştıran bu ağaçlar, her yıl, kendi vakitlerinde, doğanın sayısız ritüellerinden birini yılmadan usanmadan yaşar ve yaşatırlar… Şüphesiz, o ritüelin içinde gizlenen, “anlayana” tadında kesif bir hayat dersi ile birlikte…

bizans_imparator_porfir_lahit; prfir mermer lahit, doğu roma, istanbul, constantinopol, arkeoloji, kültürel miras, erguvan rengi, istanbul arkeoloji müzesi,Erguvan çiçeklerinin tarihi kökleri nerelere uzanır? Hıristiyanlık inanışında önemli bir yer tutan, “Hz. İsa’ya ihanet eden Yahuda ile ilişkilendirilen erguvan ağacı hikayesi” gerçekten ilgi çekici metaforlarla yüklüdür.  Batı dillerinde “Judas Tree” adıyla anılan erguvan ağacının ana vatanının Güney Avrupa ve Batı Asya olduğu bilinmektedir. Hikayede, Yahuda’nın pişmanlık duygusu içinde kendini bu ağaca astığı ve önceleri çiçekleri beyaz olan erguvanın utançtan bu renge dönüştüğü rivayet edilir. Ve bu tarihten sonra erguvanlar o topraklarda yetişmez olurlar.

***

roma dönemi, erguvani mor, erguvan rengi, porphyrogenitos, porfir, bilgekualayaziyorHer yıl Nisan ayı ortalarında çiçeklenen erguvan ağaçları, morumsu pembe ya da kırmızımsı mor olarak tanımlayabileceğimiz kendine has bir renk taşır. Bu renk, “doğal yollardan üretilmesi en zor renk” olması sebebiyle tarihte “iktidar sembolü” olarak kendine özel bir yer edinmiştir. Roma İmparatorluğu döneminde sadece hükümdarların kıyafetlerinde yer alan bu renk, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de benzer bir anlayışla “asilzade” kimliğini korumuştur.

roma dönemi, erguvan rengi, bilgekualayaziyor, kültürel miras, bizans, istanbul, constantinapolis, arkeoloji“Erguvani mor”, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde uzunca bir süre hanedanlığın önemli imgelerinden biri olarak kabul görür. Konstantinopolis’de erguvani mor, hem şehrin hem de imparatorluğun rengidir.  Sadece Mısır’da bulunan özel bir mermer türü de bu renge hizmet eden önemli bir yapı taşı olmuştur: Porfir Mermer. Kırmızımsı mora çalan rengi ile tanınan bu mermer; Ayasofya gibi önemli mabetlerde, saraylarda ve imparator lahitlerinin yapımında kullanılırdı.

Hanedanın yaşadığı Büyük Saray’da bir oda, porfir mermer ile kaplıdır. Imparatoriçe bu odada doğum yapar; doğan kız ve erkek çocuklarına da “porphyrogennete”, yani “porfir odada doğanlar” ünvanı verilirdi. Imparatorlar kendilerine “porphyrogenitos”, yani “erguvan kanlı” derlerdi.

***

bilgekualayaziyor, bursa, erguvan ağacı, erguvan bayramı, kültürel miras, osmanlı, emir sultanOsmanlı İmparatorluğu döneminde ise erguvan mevsimi, Sultan Yıldırım Bayezit zamanında öne çıkar.  Emir Sultan’ın, her yıl erguvan mevsiminde, “barışın ve hoşgörünün simgesi olarak” sevenleriyle, müritleriyle Bursa’da toplandığı rivayet edilir. Bu toplantı vesilesiyle, 14. yy’dan itibaren, bir anlamda şehri ekonomik ve kültürel olarak da besleyen “Erguvan Şenlikleri” düzenleme geleneğinin oluştuğu bilinir. Bursa şehri, uzun süre boyunca erguvan ağaçlarıyla anılagelmiştir. Bir dönem, erguvan ağaçlarının sayılarının azalması üzerine, padişah fermanıyla şehre “erguvan ağacı dikilmesi” emredildiği tarihi kayıtlarda geçmektedir.

***

En güzel erguvan ağaçları nerededir? Gelin birlikte, önce Boğaziçi’nin güzelliklerine uzanalım bir vapurla... Beşiktaş’tan Yeniköy’e kadar erguvanlar cıvıl cıvıldır şimdi. Aşiyan mezarlığında usta kalemlere saygı duruşundadır erguvanlar… Rumeli Hisarı’nın sağı solu hep erguvan. Emirgan Korusu’nu da unutmamalı. Pierre Loti Tepesi’ni hele bir uzaktan seyredin şimdi…

Peki ya Anadolu yakası? Kıyı şeridini Üsküdar Paşalimanı’ndan Beykoz’a kadar eşsiz bir renk almıştır bugünlerde… Bir aralık İstanbul’un en yaşlı erguvan ağaçlarının Bağlarbaşı’ndaki Validebağ Korusu’nda olduğunu duymuştum. Üsküdar kıyılarında nadir sayıda görülen beyaz çiçekli erguvanların sıralandığını hayal edebiliyorum! Kadıköy’ün ünlü park ve bahçe alanlarını duymayan yoktur. Fenerbahçe ve Özgürlük Parkı şimdi erguvan rengine bürünmüştür. Aman, Erenköy’ü es geçmeyelim! Apartmanlarımıza isim verecek kadar yerleşiktir bu semtte erguvanlar.  Erguvan mevsiminde semtimize harika bir hava bağışlarlar…

boğaziçi, istanbul, erguvan mevsimi, bilgekualayaziyor, kültürel miras

Şimdi düşünüyorum da… Zamanın her şeyi değiştirdiğini biliriz ancak; bu değişime bizatihi tanık olmak, epey sarsıcıymış gerçekten! Doğrusu, öyle tarih kitaplarından yaşananları hayretler içinde okumaya hiç ama hiç benzemiyor… Malum, bahar gelmesine rağmen, içimizde serpilen yaşama sevincini pek dışavuramadığımız günlerdeyiz. Dünyayı etkisi altına alan bir virüsün pençesinde kıvranıyoruz. Sizce de bugünler; en çok da elimizden hızla kayan zaman karşısında çaresiz bir hüzün ve endişe içinde kendimizle başbaşa kalışımıza tanık olmuyor mu? Yaşamlarımız tıpkı erguvan çiçekleri gibi narin bir çizgide seyretmiyor mu? Coşkuyla bahar şarkısı söyleyen erguvan ağaçları, bir sabah çiçek açar ve göz açıp kapayana dek; renklerinden sıyrılıp yeşil yapraklarına bürünüverirler. Var olmak ve yok olmak hayatın içinde gezinen yegane karşıtlık değil midir?..

bahar mevsimi, mor salkım, erguvan mevsimi, istanbul, bilgekualayaziyor, erenköy, göztepe, kadıköy, istanbul, gezginBugünlerde eski, yerleşik semtlerde yaşayan bizler biraz daha şanslı sayılırız. Henüz kentsel dönüşüme gidilmeyen yaşlı apartmanların bahçelerinde mor salkımlar, laleler ve erguvanlar el ele vermiş, yüreklerimize su serpiyor. Kısıtlı alanlarda dolaşabildiğimiz için; markete, manava gidip gelirken onların göz kamaştıran güzellikleriyle şükür ki biraz olsun avunuyoruz.

lale, erguvan mevsimi, mor salkım, erguvan, istanbul, bahar mevsimi, bilgekualayaziyorŞimdi, içtenlikle soruyorum, dostlar! Hepimizin özendiği şey, bayındır bir kentte yaşamak değil midir? Kentin yaşam damarları, bolca sanat ve akılcı mimari ile beslenirse, o kent; haydi haydi çağın gereklerini karşılayan bir uygarlık merkezine dönüşmez mi? Hadi, biraz daha basit düşünelim. Kentsel dönüşümle birlikte yenilenen apartmanların bahçelerine, daireler kat maliklerine teslim edilmeden önce, en az bir adet erguvan ağacı dikilmesi şart koşulsa fena mı olur? Kentin tarihine tanıklık eden bu simge ağaçlar diyorum… Hazır, onca hava kirliliğine dayanabildiklerini de kanıtlamışken... Sayıları artsa ve şehrimize harikalar katmaya devam etseler, güzel olmaz mı? Bir de yanına mor salkımlar eklesek, nasıl olur? Hem, şehrimize kök salan anıt ağaçlar ve bitkiler de kültürel mirasımıza dahil değil midir?.. Ben diyorum ki; şehrin ruhunu şahlandıran güzel renkler elbette içinde yaşayanlara da sirayet edecektir! Öyleyse ne duruyoruz? Geçmişin geleceğe armağanı İstanbul’un yenilenen şehir planlamasında erguvanlar baş köşede yerini almasın mı yani?

ayasofya, hagiasophia, cami, müze, istanbul, kültürel miras, erguvan mevsimi, bahar mevsimi, bilgekualayaziyorBoğazı, denizi, tarihi, arkeolojik ve kültürel mirasıyla eşsiz nitelikteki İstanbul’un çiçeği “lale”, ağacı “erguvan”, kokusu “ıhlamur” dur! Var mı itiraz eden?.. Peki ya; ışığa aşık bu bitkiler ve bu eşsiz renk tonları İstanbul’un sırtlarını bir pelerin gibi boydan boya kuşatsa?.. Geçmişin gölgesinde kalmasa?., Aydınlık yarınlara uzansa?.. Melih Cevdet Anday ustaca sormuş ya hani; “Acaba kaç erguvan mevsimi daha var yaşayacağım” diye.. Öyle günler yaşıyoruz ki, bu sorunun cevabına zihin yormamak mümkün değil! Son zamanlarda haberlerde, sosyal medyada sıkça duyduğumuz o “yeni normal” yaşamlarımız içine bugünden itibaren daha çok renk sığdırmaya çabalarsak ve inanıyorum ki; hayata daha doğadan yana bakarsak, çocuklarımıza nefes olacak bir dünya mirası bırabiliriz!

erguvan ağacı, erguvan mevsimi, istanbul, kadıköy, erenköy, bilgekualayaziyor, kültürel miras

Ve son sözü, benim gibi İstanbul’a tutkun olduğunu bildiğim Ziya Osman Saba’nın duygu yüklü dizelerine bırakmak istiyorum…

“Artık yaşamak için herkesten kaçacağız,
Dünya bize verecek yalnız güzellikleri,
Yalnız, semalarından dökecek ruhumuza,
Geceler mehtapları ve gündüzler seheri

Düşünceli yürürken, bir yol dönemecinde
Çıkacak ömrümüze beyaz dallarla bahar.
Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu,
Erguvanlı bir bahçe, mor salkımlı bir duvar.

Tekrar yaşayacağız ümitli sabahları,
Bulacağız dünyanın o en güzel yerini.
Ebedi bir sahilde yeniden tadacağız
Kolkola sükûn dolu akşam gezmelerini.”

Evde kalın, sağlıkla kalın! Bir dahaki erguvan mevsiminde sokaklarda, caddelerde doya doya gezebilmek dileğiyle...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Scroll to top
error: Content is protected !!